BİR DEPREM HİKAYESİ VE SAADET’İN ADAY ADAYLARI
Dün dostlarla Faruk Gökbayrak’ın mekanında kelle paça çorbası içiyoruz, hani şu Canan Karatay Hocanın “Sofranızdan eksik etmeyin” dediğinden. Hava güzel olduğu için dışarıdayız, sokaktan insanlar geçiyor. Kadınlar konuşuyor, “Domates 7 lira, 8 lira bu ne yahu” diye. Aklıma birden depremde yaşadığım bir olay geldi. Rahmetli Vecdi Abim ve Necla Teyzemi defnettikten sonra, Gölcük’te bir söylenti çıkmıştı. İlçe karantinaya alınacaktı. O sıralarda yeğenim Begüm 3-4 yaşlarındaydı. Tedirgin olduk. Can dostum Zeki Kılıç kardeşimin ısrarlı daveti üzerine; aman ne olur ne olmaz Gölcük karantinaya alınırsa Begümü nasıl koruruz diye Fethiye’ye gittik. Kayadibi Köyünde Zeki kardeşimin misafiriydik. Belki 30-40 kişilik bir grup ‘Geçmiş olsuna’ gelmişti. Konu konuyu açtı, Zeki’nin amcasının oğlu “Patatesleri tarlada bıraktım” dedi. “Niye?” diye sorduğumda, “Ne yapalım? Tüccar 20 kuruş veriyor, o da bize zaten maliyeti.” O sıralarda Gölcük’te patates bir liranın üzerinde satılıyordu. Kendilerine kooperatifleşmelerini önermiştim. Yine Antalya’dan katıldığım bir konferans sonrasında Gölcük’e dönerken yoldaki kadınlardan muz ve nar almıştım. Her ikisinin de kilosu bir liraydı. Yine o dönemde buralarda 5-6 liradan satılıyordu. Üretici para kazanmayınca tarlalar kurur, yerini ithalat alır ve biz kendi malımız ürünlerle beslenemeyiz. Dolayısıyla milli tarım politikaları geliştirilmeli. Türkiye’de ekilmeyen biçilmeyen yer kalmamalı ki, hem GDO’lu ürünlerden kurtulalım, hem sağlıklı beslenelim, hem de temel tüketim ürünleri olan bu değerli beslenme araçlarına ucuza kavuşabilelim.
SAADET’İN ADAY ADAYLARI
Saadet Partisi belli ki Yerel Seçimlere büyük önem veriyor. İlçe Başkanı Yaşar Yıldız dün aday olmayacağını açıklarken, iki önemli isimden bahsetti. Diş Hekimi İbrahim Akgündüz ve İl Kurulu Üyesi Nihat Yıldız. İkisi de güçlü ve tanınan isimler. Sonuçta kimin aday olacağını yapılacak olan istişareler belirleyecek. Sadece parti tabanına değil, halka da iki ismi sunacaklar ve aday belirlemede böyle bir yöntem deneyecekler. Saadet Partisi rahmetli Erbakan geleneğinden gelen önemli siyasi bir kurum ne tür bir seçim olursa olsun her zaman ciddiyet ve hassasiyetle hazırlanırlar ve canla başla çalışırlar. Ne diyelim sonucu bekleyelim ve görelim.
BEN SENİN DELİKANLILIĞINI DA BİLİRİM
Günlerden bir gün Nasrettin Hoca, alışveriş yapmak için şehre gidecektir. Ahırdan eşeğini çıkarır, evin önüne getirir. Şehirden siparişleri olan komşular Hocanın başına toplanırlar.
Hoca, eşeğine binmeye çalışır, fakat her çaba boşunadır. Bir kez daha denemek ister “Ha gayret” deyip bir daha eşeğin üstüne sıçrar ama bu kez de eşeğin üzerinden öbür tarafına düşüverir.
Komşuları Hocanın gayretlerinin bu şekilde bitmesine bir taraftan üzülürler, bir taraftan da ellerinde olmadan gülmeye başlarlar. Bu durum karşısında canı iyice sıkılan Hoca komşularına dönerek;
“Yahu komşular, benim delikanlılığımı görmediniz. Ben, bir sıçrayışta değil eşeğe binmek damın üzerine bile atlardım.” der.
Hoca, böyle der demesine de bir yandan da kendi kendine;
“Hey gidi Hoca, ben senin delikanlılığını da bilirim.” deyiverir.
DAMLADAKİ TEVAZU
Bir buluttan deniz üzerine bir damla damladı. Denizin genişliğini görünce de utandı. Kendi kendine;
“Deniz bulunan yerde ben kim oluyorum? Eğer o varsa ben yok sayılırım!” dedi.
Damla kendisini küçük gördüğü için, sedef onu bağrına bastı, nazla besledi. Kader o damlayı öyle yükseltti ki, sultanların taçlarına lâyık inci oldu.
Damla kendisini alçak gördüğü için yücelik buldu, yokluk kapısını çaldığı için var oldu.
Bostan ve Gülistan – Seçme Öyküler – Şeyh Sâdi Şirâzî – Haz. Can Alpgüvenç
YAYDAN ÇIKAN OK GİBİ
Bir kadın komşularından birisi hakkında bir dedikoduyu yayıp duruyordu. Birkaç gün içinde bütün köy bu dedikoduyu duydu. Dedikodunun kurbanı derinden yaralandı ve incindi. Dedikoducu kadın daha sonra yaptığından pişman oldu ve çok üzüldü. Hatasını nasıl tamir edebileceğini sormak için bilgeye gitti.
“Pazara git” dedi bilge. “Bir tavuk al ve onu kestir. Eve dönerken tüylerini yol ve yol boyunca yere at.”
Nasihatin garipliğine şaşırsa da, denileni yaptı kadın. Ertesi gün bilge bu defa şu tavsiyede bulundu: “Şimdi git ve dün attığın bütün o tüyleri topla ve bana getir.”
Kadın aynı yolu izledi, ama umutsuzluk ve korku içinde gördü ki, rüzgar bütün tüyleri uçurup götürmüştü. Saatler süren arayışın sonunda elinde sadece birkaç tüyle dönebildi.
“Görüyorsun” dedi yaşlı bilge. “Onları yere atmak mümkün, ama geri toplamak imkansız. Dedikodu da öyle. Dedikodu yapmak ne kadar kolaysa, dedikoduyla işlediğin hatayı telafi etmen de o kadar zordur..”