DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

ÖNCE KALDIR SONRA İNDİR

25.11.2018
894
A+
A-

ÖNCE KALDIR SONRA İNDİR

Alışveriş çılgınlığının adı efsaneymiş, öyle dediler. Şimdi arkadaşımın biri bir büyük süper markette beş kiloluk zeytinyağının fiyatına bakmış 360 TL yazıyormuş, “Yuh!” demiş. E dibine kadar haklı. Sonra şu çılgın inmelerde fiyat 180’e düşmüş. Ben zeytinyağının kralının 5 litreliğini 125 TL’ye alıyorum. Hem de arkadaşımın kendi bahçesinden çıkan ürün. Varın siz indirimlerin ciddiyetini düşünün. Sokakta kiminle konuşursak “Abi bıraksınlar bu işleri önce kaldırıyorlar, sonra indiriyorlar” dediler. Neymiş efendim vatandaşa kıyak yapıyorlarmış. Bir mont gibi bir şeye baktım, fiyatı zaten 250 lirayı geçmez, onu 500 lira yapmışlar sonra bir alana bir bedava. E fiyat zaten 250 lira, şimdi ne yapmış oldular sana 2 tane ürün aldırıp 500 lirayı ceplerine koydular. Peki kardeşim bunun bir ölçüsü olmaz mı? Millet yağma gibi koşmuş mağazalara alışveriş merkezlerine. Bunun adı aklı sıra büyük indirim. Onlarca insan televizyonlara çıktı muhabirlerin sorularına aynı bana vatandaşların söyledikleri cevapları verdiler. Biz tüketim ekonomisiyle değil, üretim ekonomisiyle büyürüz. Yerli ve milli bir tarım politikası, hayvancılık politikası, her alanda yerli üretim. Bak şimdi kötü komşu insanı ev sahibi yapar misali, savaş sanayinde yerli ve milli büyük hamleler atılıyor. Benim bu konuda en çok sevindiğim alan artık kendi uçağımızı kendi gemimizi kendi tankımızı yapabilecek kapasiteye erişecek olmamız. Buna inanıyoruz. Gelelim yine şu önce kaldır sonra indir hikayesine. Kulaklarım beni yanıltmadıysa televizyonda bir kuyumcunun elinde bilezik vardı fiyatı 3600 TL’den yarı yarıya kadar düşmüş, herhalde 22 ayar altın falan dedi. Rüya gibiydi., hayal meyal mı deşme bilemedim ama sanki bu lafları duydum gibi. Yahu arkadaş hiç 22 ayar altın yarı yarıya düşük fiyata satılır mı? Bunu anlamak çok zor. Hayal ve rüya gibiydi dedim ya, belki de şu laflar da vardır ben duymadım; gelin 50 bin TL’lik bir tektaş yüzük alın o 3600 TL’lik bileziği yarı fiyatına verelim gibi. Çılgınca alışveriş yapmaktan mutlaka vazgeçmeliyiz. Bu tip haberleri topluma sanki Yağma Hasan’ın böreği gibi sunumları da bırakmalıyız. Olan sonuçta vatandaşın cebine oluyor. O ayakkabı zaten 200 liraydı, önce 400’e çıkar, sonra de ki bir alana bir bedava. Ye Mehmet ye..

 

Kırıntı

Küçük çocuk ve babası, gittikleri parkta bir banka oturmuşlar, tatlı bir sohbete başlamışlardı. Mayıs ayı geldiğinden her taraf yemyeşildi. Dört bir yandan güzel kokular yükseliyor, kuş sesleri bir an bile kesilmiyordu. Küçük çocuk altı yaşına bastığından, bir şey hariç aklı her şeye eriyordu. O şey de babasının sertliğiydi. Çünkü babası, hiçbir sebep yokken bir anda sinirlenir, kulağına yapışarak onu azarlar, daha sonra da gönlünü almaya yanaşmazdı. Sessizce ağlardı çocuk, ağlamaktan yorgun düşene kadar. Daha sonra içine, küçücük dünyasına kapanırdı. Allah’tan ki ara sıra birlikte gezerlerdi, bugünkü gibi… Çocuk nefes alırdı o günlerde, kırılmış kalbine rağmen her şeyi unuturdu.

Biraz önce aldıkları simitleri yerlerken, babası kendisine çıkışarak:

“Daha önce defalarca söyledim” dedi. “Koskoca adam oldun. Yerlere kırık dökme! Böyle bir şeyi sadece aptallar yapar.”

Küçük çocuk sesini çıkartmadı. Babasını canı gibi sevdiği için, onu gücendirmekten korkuyordu. Ama elinde değildi simidin susamlarını, hatta bazı parçalarını düşürmemek. Zaten simit gevrekti. Böyle bir şey son derece normal sayılmalıydı. En iyisi babası başka tarafa bakarken, simidinden küçük ısırıklar almaktı.

Ufaklık bu işi yapmaya çalışırken, babası onun kulağına yapışarak:

“Anlaşılan kafana laf girmiyor” dedi. “Simidinin yarısını yerlere döktün. Yürü hemen gidiyoruz! Bir daha da gelirsek iki olsun.”

Adam, çocuğun elinden simidini alarak yanlarında getirdiği poşete koydu. Ve hızlı adımlarla parktan dışarı çıktı. Oğlu nasıl olsa korkuya kapılacak, ister istemez peşinden yarışacaktı. Fakat çocuk, böyle bir şey yapmadı. Gözlerinden süzülen yaşları silerken, papatyalarla süslenen taze çimenlerin üzerine eğildi ve oradaki karıncalara doğru dönüp:

“Biliyorum karnınız çok aç” dedi. “Ama babam simidimi aldı elimden. Şimdilik attıklarımla idare edin.”

ALINTI: Cüneyd Suavi

 

AMERİKA

Amerika’ da yaşan Dursun, Trabzon’ daki Temel’ i yanına çağırıyormuş:

– Ula Temel ha puraya gelursen aç kalmazsun da. Sadece yerdeki paraları toplasan o bile yeter sana demiş. Bunu duyan Temel birazda merakında binmiş uçağa Amerika’ ya gitmiş. Uçaktan inmiş, valizini alıp hava alanından çıkmak üzereymiş. Bir de bakmış yerde 100 dolar var. Paraya bakmış bakmış ve şöyle demiş :

– Ula daha ilk günden işe mi başlanur 🙂

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.