FIKRALAR
İtibar
Softanın biri Bektaşinin önüne geçti:
-Ey Erenler; iyisin, hoşsun, ilim irfan sahibisin; bir de oruç tutup, namaz kılsan, bizim nazarımızda da itibarın olur o zaman, dedi.
Bektaşi gülümseyerek:
-Sizin nazarınızda itibar kazanmak için, Tanrı önündeki itibarımı zedeleyemem, dedi.
Nasıl Yetişeceksin
Sultan II.Mahmud Han zamanında bir zât, Ramazanda bazı ahbab ve tanıdıklarını iftara davet etmiş. Meşhur şair İzzet Molla da davetliler arasındaymış.
Yatsı ezanı okunmuş, cemaatle namaza başlamışlar. İmamlık eden zât, namazı neredeyse iki secdeyi bir edecek kadar acele kıldırıyormuş. Çok kısa zamanda sonuncu rekatın tahıyyatına gelmişler. O aralık dışarıdan bir adam gelip namaz kıldıklarını görünce:
-Hazır abdestim varken ben de cemaate yetişeyim, diye düşünüp safa dahil olacağı sırada cemaat selam vermiş.
İzzet Molla dönüp adama şöyle demiş:
-Be adam! Biz içinde iken yetişemiyoruz, sen dışarıdan gelip nasıl yetişeceksin?
Niyet
Bektaşi’ye, sahurda sorarlar:
– Oruca nasıl niyet etmeli?
Bektaşi, tıka basa yedikten sonra cevap verir:
– Dayanırsam tutarım, dayanamazsam yutarım diye niyet edip ağzını çalkalamalı.
Oruç farz sahur sünnet
Adamın biri her gün hanımını zorlayarak sahura kaldırıyor yemek hazırlatıp sahur yiyormuş sonrada orucu. Bir gün beş gün bu böyle sürerken; kadın artık dayanamamış ve:
-Ula herif sende hiç vicdan yokmu orucu tutmuyorsun bana zorla sahur hazırlatıyorsun, demiş.
Adam:
-Oruç farz, sahur yemek sünnet değilmi? diye sormuş
Kadın:
Evet demiş
Adam:
-E hanım farzı yapmıyorsak sünneti demi yapmayalım, demiş.
Oruç gitti ama
Oruç tutan Bektaşi’nin biri pek fena susamış. Vakit geçirmek için kırda giderken bakmış gürül gürül akan bir çeşme… Adeta kendinden geçmiş bir halde ağzını dayayıp lıkır lıkır içmeye başlamış
-Aman erenler ne yaptın? Oruç gitti, diye seslenmiş.
Bektaşi, ağzının iki yanından süzülen sular bağrına doğru inerken cevap vermiş:
-Oruç gitti, ama fakire de can geldi!
Oruç Tutayım Diye Bozdum
Aylardan Temmuz. Günler oldukça sıcak ve uzun. Aylardan Ramazan. Sabah erkenden başlayıp, gün boyu tırpanla ot biçmiş Tonyalı. Hararetten, dili bir karış dışarıda varmış evine. Kafaya takmış, orucu bozacak ama, arkadaşı bırakmıyor:
– Orucunu bozma, aha şunun şurasında akşama ne kaldı ki?
Bir punduna getirip bozmuş orucunu Tonyalı. Arkadaşı:
–Ne yaptın? Nasıl bozdun orucu? Deyince cevap vermiş Tonyalı:
–Baktum ki, orucu bozmazsam susuzluktan öleceğum. Ölürsem bir daha Allah için oruç tutamayacağum. Dedum, ey Rabbum, yaşayup senin için oruç tutayim diye orucumu kestum.
Oruçluyken Kaç Hamsi Yersin?
Dursun, Temel’e sormuş:
-Oruçlu oruçlu kaç hamsi yiyebilursun Temel?
-100 tane yiyebilurum.
-Hadi ordan, yesen yesen 1 tane yiyebilursun, gerisini oruçsuz yemiş olirsun,” demiş.
Bu espri Temel’in çok hoşuna gitmiş. Bir gün yolda giderken Cemal’i görmüş ve hemen sormuş:
-Uşağum oruçlu oruçlu kaç hamsi yiyebilursun?
Cemal:
-50 tane, demiş.
-Ha uşağum 100 tane deseydun sana müthiş bir espri yapacaktum!
Pabuçları yürüteyim derken…
Bir Ramazan gecesi Ayasofya Camiinde teravih namazı kılındıktan sonra dua esnasında açıkgöz yankesicinin biri, yanındaki adamın cebindeki bir enfiye kutusunu el çabukluğu ile aşırır. Bununla da yetinmez, kalkarken adamcağızın kunduralarını da paltosunun altına saklar. Malları çalınan, her iki hırsızlığın da farkındadır. Önce hiç ses çıkarmaz. Fakat tam caminin iç kapısından çıkarlarken, hırsızın hafifçe omzuna vurur ve koluna girer. Hırsız, şaşırarak döner. Efendi, gayet nezaketle:
-Siz, namazdan evvel benden enfiyeniz var mı diye sormuştunuz, fakat kutuda enfiyem tükenmiş, takdim edememiştim. İnanmanız için enfiye kutusunu da size vermiştim, sonra namaza durmuştuk. Şimdi eksik olmayın, kunduralarımı da almış, taşıyorsunuz. Zahmetinize teşekkür ederim. Bu lûtfunuza artık hacet kalmadı.
Pek tabiî olarak, hırsızın yüzü alı al, moru mor! Enfiye kutusunu ve kunduralarını geri alanın bu sözlerini işiten halktan bir kısmını hem güldürür, hem hırsızın yakasına yapışırlar ve onu doğruca karakola götürürler.
Komedinin devamı buradadır. Komiser, hırsıza çıkışır:
– Be herif! Bu kaçıncı rezaletin? Kaçıncı kundura hırsızlığın? Neye yaparsın bu işi?
Hırsız, boynunu bükerek:
– Hakkınız var efendim, der. Kusurum var, kötü bir alışkanlık! Fakat çok şükür bu defa cemaatten dayak yemeden pabuçları geri verdim, enfiye kutusunu da. Şaşkınlığım yeter. Ancak, Allah aşkına siz de halime merhamet buyurun, hiç olmazsa bir kerecik burada dayak yemiyeyim.