DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

BALIK TUTMAYI ÖĞRETMEK

14.10.2019
1.727
A+
A-

Bir balıkçı ve oğlu her gün çıktıkları balık avından sepetler dolusu balıkla dönerlermiş. Balıkçı oltasıyla balıkları tutar, küçük oğlu ise kayığın arkasında oturarak balıkları sepete koyarmış.

Bir gün küçük çocuk babasına: “Baba, artık ben de balık tutmak istiyorum!” demiş. Balıkçı baba: “Oğlum sen daha küçüksün. Balık oltasını tutabilecek güçte değilsin. Sen al şu balığı sepete koy. Gün gelecek sen de balık tutmayı öğreneceksin.” demiş.

Günler ayları, aylar yılları kovalamış ve çocuk genç bir yetişkin olmuş. Yine balığa çıktıkları bir gün babasına: “Baba, artık balık oltasını tutabilecek güce geldim. Ben de balık tutsam olmaz mı?” diye sormuş.

Balıkçı: “Evet oğlum, balık tutacak güce geldin. Fakat tuttuğun balığı kaçırmadan oltayı çekebilecek bilgiye hala sahip değilsin. Sen sepeti tutmaya devam et, zamanı gelecek sen de balık tutacaksın.” demiş.

Günler, aylar, yıllar geçmiş… Çocuk olmuş orta yaşlı biri… Bir gün yine balığa çıktıklarında babasına: “Baba seni defalarca balık tutarken izledim, artık balığı kaçırmadan oltayla çekebilmek için yeteri kadar bilgi edindim.” demiş.

Baba tuttuğu balığı sepetçi oğluna uzatarak: “Evet oğlum, balığı nasıl çekeceğin konusunda yeteri kadar bilgi edindin fakat balığı kayığa çektiğinde elinden kaçırmadan oltadan çıkarmak beceri ister. Bu beceriyi kazanmak zaman ister. Daha erken, daha erken.” demiş.

Günler, aylar, yıllar geçmiş ve balıkçı baba olmuş yatalak bir hasta, çocuk ise yaşlı bir amca… Artık kimse balık tutup eve getiremez olmuş. Balıkçı, bir gün onu ziyaretine gelen komşusuna düştüğü durumu anlatmış. Komşu balıkçıya: “Üzüldüğün şeye bak!  Benim çocuk çok iyi balık tutar. Senin kayığı, oltayı verdik mi, bir de yanına balıkları sepete koyacak birini ayarladık mı benim oğlum sana her akşam sepetler dolusu balıkla döner. Yalnız balıkların yarısını alırız.” demiş.

Balıkçı hemen bu teklifi kabul etmiş ve kayığını, oltasını komşusunun çocuğuna teslim etmiş. Bir de kendi oğlunu çocuğun yanına sepetçi olarak balığa göndermiş. Balıkçının oğlu ve çocuk açılmışlar denize ve başlamışlar balık tutmaya. Balıkçının oğlu kendi kayığı ve kendi oltasıyla balık tutan çocuğu izleyip çok içerlemiş.

Çocuğa: “Benim babam çok istememe rağmen bana balık tutmayı hiç öğretmedi fakat görüyorum ki senin baban bu genç yaşına rağmen sana çok güzel bir şekilde balık tutmayı öğretmiş. Gel sen de bana öğret bu işi.” demiş.

Çocuk hemen cevap vermiş: “Ama amcacığım, siz bu iş için çok yaşlısınız, balık oltasını tutmak güç ister.” demiş. Balıkçının yaşlı oğlu, genç balıkçının uzattığı balığı boynunu bükerek alıp sepete koymuş ve ölene kadar babasının ona miras bıraktığı kendi kayığında arka sırada oturup, ona miras kalan oltayla balık tutup ona verenleri izlemiş.

Bundan dolayı, çocuklarımıza bırakabileceğimiz en büyük miras ne bir kayık, ne bir olta, ne de sepetler dolusu balık olacaktır. Ona verebileceğimiz en büyük miras, hayat denilen bu koca okyanusta yalnız başına kaldığında balık tutacak öğrenmeyi sağlamamız olmalıdır. Konfüçyüs’un da dediği gibi:  “Bir kişiye iyilik yapmak istiyorsan ona balık verme, balık tutmayı öğret.” (Alıntıdır)

Sevgiyle kalın…

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
28 Ekim 2019
31 Temmuz 2017
2 Ocak 2017
22 Nisan 2019
4 Aralık 2023
3 Şubat 2020
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.