HİNDİ ÖNCE BİNDİ SONRA İNDİ

HİNDİ ÖNCE BİNDİ SONRA İNDİ

Hindi her ne kadar günlük tüketimde kullandığımız alıştığımız bir yiyecek değilse de eti pek lezzetli ve pek sağlıklıdır. Genelde hindiler yılbaşı öncesinde sahne alırlar. Kasap ve marketler hindi satar. Bizim bildiğimiz en güzel hindi Kandıra Hindisi’dir. Tabi ki çiftlikle yetişen değil bahçelerde yani kümeste yetişen yılbaşı öncesi Gölcük’te hindiler kendini gösterdi. İnsanlar daha çok hevesle, hadi hindi alalım merakından yılbaşı öncesinde bu ürünü alırlar. Bizim poğaça Mehmet ‘te yılbaşından bir gün sonra kasaba uğramış bakmış orada 5-6 kiloluk hindi var. Kasap arkadaşı “bu tek kaldı hadi istersen sana 100 liraya vereyim” demiş. Öyle ya yılbaşı öncesi alsa 200 lira civarında , şimdi bir gün sonrası 100 liraya inmiş. Mehmet’te almış tabii ki. Öyle ya hem lezzetli hem de karlı bir iş . kasap aralarındaki sohbette şunları söylemiş. “Ya biri geldi. Sen niye hindi satıyorsun” diye bana hem çıkıştı hem sitem etti. Ya kardeşim ben kasabım tavuk ta satıyorum hindi de satıyorum. Buna şimdi bir mana yüklemenin ne anlamı var”. Enteresan tabi ki . her türlü işimizi hallettik te sıra şimdi hindiye mi geldi. Böylesine boş konuşmalar la boş laflarla zaman geçirmenin kafa yormanın hiç bir manası yok. Sonra hindi dediğiniz haram bir şey değil. Gayet güzel ve helal bir gıda. Yılbaşı öncesi alınması mı şimdi bunun kusuru oldu. Ki o zaman yılbaşında kimse tavuk da yemesin. Çekirdek te çıtlatmasın. Ailecek televizyon açıp kanal kanal dolaşmasın.

AVUSTRALYA YANIYOR

Sıcakların 40 derecenin üzerine çıktığı Avustralya’ da 4 aydır ormanlar cayır cayır yanıyor. Önceki gün bir itfaiye erinin ormanda küçücük bir kanguru yavrusunu kurtardığını izledik. Zavallı hayvan devrilen bir ağacın altına sinmiş orada korkudan tir tir titriyor. İtfaiye eri dikkatli olmasa belki de fark etmeyecek, belkide o minicik yavru yanıp kül olacak. Avustralya’daki yangınlar aslında küresel ısınmanın vardığı korkunç boyutları göstermesi adına da önemli. Yangınlar aynı zamanda doğal hayatı da tehdit ediyor. Çünkü orada yüzbinlerce vahşi hayvan telef oldu gitti. Ne zaman diner ne zaman biter bilemiyoruz. Belli ki sadece Avustralya değil tüm dünya da bu konuda çaresiz kalmış durumda. Bizim yarım küredeyse kış hüküm sürüyor. Kardan kapanan yollar ulaşılamayan köyler, tatil edilen okullar. Bir tarafta da aşırı yağmur ve deniz kenarlarında fırtınalar nedeniyle tam bir felaket hüküm sürüyor. Sele kapılan insanlar , taşan dereler, sular altında kalan evler ve işyerleri hayatı olumsuz etkilemenin en kötü örnekleri olarak tedirginlikle izlediğimiz doğal afetler. İstanbul’da, Çanakkale ‘de, Bursa’da deniz ulaşımının yanı sıra bazı yerlerde eğitime de ara veriliyor. Bizim Ocak dediğimiz şu ayda dünyanın bir tarafı cayır cayır yanarken bir tarafı da tir tir titriyor ve donuyor. İnsan oğlu Allah’ın yarattığı dünyayı yok etmek için elinden gelen her şeyi yapıyor. Para kazanma hırsı aklı geçip beyni yok etmiş kalbi de delmiş durumda. Bütün bunların faturasını yine insanların ödemesine rağmen doymak bilmeyen nefis yok oluşun habercisi olmasına rağmen ben duygusu biz duygusunu çoktan aşmış durumda. Avustralya nüfus olarak küçük yüz ölçümü olarak çok büyük bir kent. Hatta oraya kıta bile deniliyor. Biz olup bitenlere ancak televizyonlarda yayınlandığı zamanlar öğrenebiliyoruz. Dünya bu konuda neden daha fazlasını yapmaz bunu da anlamak mümkün değil. Çünkü dünyada birilerinin Avustralya’yı düşünecek hali yok onlar savaş tan tanlarını çalmakla meşguller.