DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

‘Gölcük depreminde devlet halkın yanında değildi’ diyenlere MHP’den yanıt 1999 GÖLCÜK DEPREMİNDE DEVLET İLK GÜNDE HALKIN YANINDAYDI

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) İl Başkan Yardımcısı ve 1999 yılında MHP Gölcük’ün İlçe Başkanı olan Hüseyin Çakıroğlu, dün parti binasında yaptığı basın açıklamasında üzerinden 21 yıla yakın bir zaman geçen Asrın felaketi 17 Ağustos depremine dönerek siyasi yorumlar yapmak ülkemizin içinde bulunduğu sıkıntılara çözüm olmaz’ diyerek, o dönemi siyasi malzemeye alet edenlere tepki gösterdi.

Şehitlerimizi unutmadı

Açıklamayı yapan MHP İl Başkan yardımcısı ve o dönem MHP İlçe Başkanı Hüseyin Çakıroğlu’na MHP İlçe Başkanı Bilal Çakır, Belediye Meclis Üyeleri Kürşat Çakıroğlu ve Savaş Toprak ve partililer destek verdi. Çakıroğlu, Basın açıklamamıza başlamadan önce geçtiğimiz hafta Elazığ ve Malatya’da yaşanan depremi huzurunuzda anarken ölen 41 vatandaşımıza Allahtan rahmet, yaralılara acil şifa ve geride kalan kederli ailelerine sabır dilerim.  İdlib’te yaşanan saldırı sonucu Şehit olan askerlerimizede Allah rahmet diliyor ve ülkemizin başı sağolsun diyorum.

‘Rasathane için 45 saniye olan Gölcük depremi bizim için yıllardır devam ediyor’

Çakıroğlu, ‘Depremler, felaketler, ülke savunması, sınır ötesi harekatlar, Milli güvenlik sorunları Yüce Türk milletinin ortak konularıdır. Bu ortak değerler üzerinden hiçbir siyasi hareket ister iktidar olsun ister muhalefet olsun siyaset yapmamalıdır. Milletimizin acıları , sevinçleri birdir, ortaktır. Tüm siyasi partiler de bu değerler üzerinde bütünleşmelidir. Üzerinden 21 yıla yakın bir zaman geçen Asrın felaketi 17 Ağustos depremine dönerek siyasi yorumlar yapmak ülkemizin içinde bulunduğu sıkıntılara çözüm olmaz. Eğer böyle yapılırsa birileri de çıkıp 15 Temmuz öncesini sorgulayabilir. Asrın felaketinin yaşandığı ilk gün Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Bayındırlık Bakanı, Sağlık Bakanı ve Devlet Bakanları deprem alanındaydılar. Şehrimizin yöneticileri Vali, Kaymakam, Belediye  personeli ve Güvenlik Kuvvetleri ile görüşülerek kriz masaları oluşturularak kentte yaşayan vatandaşlarımıza yardım eli ulaştırılmıştır. Konutlar, prefabrikler ve çadırlar söz verilen tarihte bitirilerek vatandaşlarımıza teslim edilmiştir. Asrın felaketi olan 17 Ağustos depremini birebir yaşamış olan biz Gölcüklüler olarak Elazığ-Sivrice ve Malatya-Doğanyol’da yaşanan depremin verdiği acı dolu hissiyatı, tramvayı en iyi biz biliriz. Devletin, yardımın, enkazın, ölümün, yarım kalmanın anlamını hatta ‘’Sesimi duyan var mı?’’ sorusuna uzun süre verilemeyen cevabını biz hissederiz. Acılar kıyaslanmaz ama haberlerde, tvlerde, sosyal medya da deprem lafını duyduğumuzda diğer 80 vilayette yaşayan kardeşlerimizden daha farklı bakar ve nazari dikkatimizi oraya veririz. Çünkü biz depremle enkaz olmuş, depremin merkez üssü olan ama ruhu yıkılmayan bir kentin evlatlarıyız. Rasathane için 45 saniye olan Gölcük depremi bizim için yıllardır devam ediyor. Belki o dönem yabancı bir psikologunda dediği gibi; ‘’Depremin psikolojik etkisini yıllar sonra zihinlerinizde göreceksiniz’’ dedi.

‘Lütfen sayın Başkanlar, acıları kıyaslamaktan, bulduğunuz her fırsatta Devlete dil uzatmaktan vazgeçin’

Açıklamalarını sürdüren Çakıroğlu, ‘ Üzülerek görmekteyiz ki bazı siyasiler depremi siyasete alet etmekte, menfi ve siyasi çıkarları için acıları kıyaslamaktadır. Halbuki depremin ilk anından beri siyasi ideolojisini bir kenara bırakıp oradaki kardeşlerine yardım etmek için birlik olmuş vatandaşlarımızın yaptıklarını unutmaktayız ve bundan yirmi yıl önce olmuş ‘’Asrın felaketi’’ olarak tabir edilen 17 Ağustos depremini bugün ki depremle kıyaslamaktayız. Daha doğrusu kıyaslayanlarla aynı havayı solumaktayız. Böylesi bir felaketi yaşamayanların bir boşluğa düşüp böyle bir kıyaslama yapmasını bir nebze anlayabiliriz ama bu kıyaslamayı bu ilçede yaşayıp yine bu ilçe de siyasi parti başkanlığı yapan birisinin yapmasını anlayamayız. Kimse de bize bunu anlatamaz. Ki bu kişi devlet vardı, devlet yoktu kıyaslaması yaparken ister istemez  sanki depremde yeni doğmuş bugün yirmili yaşlarına yeni basmış ve 1999 depremini hiç görmemiş biri gibi, siyasi parti başkanlığına genç yaşında atanmış birisi imajı çizmekte. Hani seçim propagandalarında koalisyon dönemlerinden bahsederken ‘’siz o dönemi bilmezsiniz gençler’’ diye muhatap alınanlar var ya, işte o genç arkadaşlar gibi bu başkanda o dönemi görmedi hissiyatı uyandırmakta. Sarf seçim malzemesi kokan bu hareketi öyle yorumlamaktayız. Maalesef üzülerek bu konuda doğan cevap hakkımızı kullanacağız ve gerçeği o günü birebir yaşamış, devletin varlığını üzerinde hissetmişler olarak açıklayacağız.Sizle belki 17 Ağustos 99 depreminde birçoğumuzun tanışıklığı yoktu. Eminiz ki o gün sizde bu acıyı en az bizim kadar yaşadınız. Belki de insani ihtiyaçlar için ilaç, sargı vb yardımlarda bulundunuz. Şayet böyle yaptıysanız devlet oradaydı. Çünkü devletin senden, benden, bizden oluştuğunu iyi biliriz. Sizinde böyle düşündüğünüze eminiz. Eğer olaya hükümet kanadından bakacaksak onu da seve seve açıklayalım.Basın açıklamanızda yetkililerin 72 saatte geldiğini söylemişsiniz. Belki idrak edememişsiniz ama Türkiye Cumhuriyeti ve Dünya’nın gördüğü en büyük depremi siz,biz hatta hepimiz birlikte yaşadık. Anlamanız için birkaç veride paylaşalım. Resmi rakamlara göre 17 bin 480 kişi öldü 23 bin 780 kişi yaralandı. 285 bin 211 ev ve 42 bin 902 iş yeri hasar gördü. Elazığ’daki depremle rakamların dahi alakası yok hatta arada uçurumlar var. Ayrıca asrın felaketinin yarattığı şok ilk gün etkili olsa da ikinci gün her enkazın başında bir ambulans ve yetkili vardı. Dönemin Milliyetçi Hareket Partili Bayındırlık Bakanı ilk önce Düzce, Adapazarı olmak üzere deprem bölgelerine ortada Başbakan yokken gelmiştir. Akşam saat 4-5 sularında da Gölcük’e intikal etmiştir. Kasım ayına kadar depremzedeler prefabriklere yerleştirilmiştir ki muhtemelen siz ve ya yakınlarınız orada yaşamıştır. 2 yıl içinde 50 bine yakın konutun tamamlanmasını yine Milliyetçi Hareket Partili Bakan yapmıştır. Bir yıl içinde Gölcüğe 120 kere farklı saat dilimlerinde geldiğini bildiğimiz bu Milliyetçi Hareket Partili Bakan Gölcüğün alt yapılarını da tamamlayıp gitmiştir. Kira yardımları da yapılmıştır. Hatta dönemin Gölcük Belediye Başkanına Gölcüğün imarı için açık çek diye tabir ettiğimiz pozitif ayrımcılığı yapmıştır. Buna karşılık Belediye Başkanı da sembolik olarak ‘’Şehrin anahtarını’’ Milliyetçi Hareket Partili Bakana vermiştir.  Lütfen sayın Başkanlar, acıları kıyaslamaktan, bulduğunuz her fırsatta Devlete dil uzatmaktan vazgeçin. Yıl 2020 olmuş. Kentimizde yöneticilik yapanlar sorumluluklarını bilerek hareket etmelidirler. Ülke ekonomimize, Kent esnafının sıkıntılarına, Halkımızın dertlerine çare olmak içim önerilerde bulunulmalıdır. Kentimizdeki tüm siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ile ortak alanlar oluşturularak kentimizin insani kalitesini arttırmaya yönelik hizmet politikaları üretmeliyiz. Kentimizin ortak sorunlarını tespit ederek çözüm odaklı çalışmalıyız. Söylemlerimiz kentimize katma değer katacak, toplumu kucaklayacak, çözüm önerileri sunacak şekilde olmalıdır’ diyerek açıklamalarını tamamladı.

Haber: Arif ÖZTOK

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.