Dr. Can Hemşinlioğlu yazdı ‘Unutmayalım ki bu dönem de geçecek ve bitecek’
Dostum Dr. Mustafa Çam’dan sosyal izolasyon ve getirdiği psikolojik sorunlar ile ilgili görüşlerini paylaşmasını rica ettim,sağolsun kırmadı. Kendisi tahmin edeceğiniz gibi Psikiyatri uzmanı. İstanbul’ da mesleğini icra ediyor. Görüşleri şöyle : ”İnsan bio-psiko-sosyal bir varlıktır. İzolasyon ve yalnızlık insana mahsus özellikler değildir. Ancak içinde yaşadığımız şartlar gereği Virüs salgını nedeniyle hem İdari otoritenin tavsiyesi ve de baskısı , hem de kendi korkularımızın yarattığımız anksiyete tablosuyla kendimizi toplumdan izole ediyoruz. İnsanlar bilinmeyenden, görünmüyenden korkarlar. “Korku, karanlıkta arkadan bir dokunuşu hissetmektir” der, bir yazar. Aynı el aydınlıkta dokunsa döner bakar ve ona göre karar veririz korkup, korkmayacağımıza. Virüs de göremediğimiz ve kontrolunü yapamadığımız bir varlık. Ne zaman bulaşır, bulaştı mı, bulaşmadı mı, hep soru işaretleri. ( Bu virüsleri imal edenlere söyleyelim de genetik yapısına renk de katsınlar) . Bilhassa da takıntılı insanlar bu kontrol edemedikleri şeylerden çok korkarlar ve kaos durumunu yaşarlar.Son günlerde görüyoruz ki idari otoritenin istediği izolasyondurumu bilhassa eğitimli ve ve hassas insanlarda fazlasıyla ciddiye alınıyor ve gönüllü uygulanıyor. Ama her şeyin bir bedeli var bu kez de izolasyonun yarattığı anksiyete duygusu ortaya çıkabiliyor. Önceleri evden çalışmak güzel gelebiliyor, oh ne güzel. Ama aradan geçen günlerden sonra evde olmak insanlara zor gelmeye başlıyor. Çünkü insan doğası gereği değişikliği ve hareketi seven bir varlık. ( Bazıları olmayabiliyorlar tabi, ama istisnalar, kuralı bozmaz) İşte sonrasında artan anksiyete kapanmışlık hissi sıkıntıyı arttırıyor. Tabi bir de hastalık korkusu. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık durumu söz konusu.Bir de yaşlı nufusun korunması adına onlara uygulanan sokağa çıkma yasağı var. Zaten sürekli dolaşan ve kendilerini aktif tutmaya çalışan bir kitleye siz diyorsunuz ki, iyiliğiniz için oturun ve bir yere çıkmayın.Zaten bir kısmı kendini işe yaramaz hisseden bu kitle kendisini daha da itilmiş ve aşağılanmış hissedebiliyor. Üstelik toplumda onlara karşı öyle bir yanlış algı oluşturuluyor ki, sanki onlar hastalık yayıcılar, korunması gerekenler değil. Sokakta yan gözle bakılıyor, kızılıyor ve aşağılanıyor bile. Bizim gündelik hayatta gerek insan olarak, gerekse devlet olarak böyle yasaklamalar ile ürettiğimiz ve çözüm sandığımız şeyler aslında problemin ta kendisi olabiliyor. Travma dediğimiz şeyler tam da bunlar işte. O yüzden bazen insanları anlamakta zorluk çekiyorum. Tehtid algılaması ve uygulanan önlemlerin, bazen dozunun kaçtığını düşünmeden edemiyorum. Kaş yapalım derken, göz çıkartıyoruz sanki.Her neyse sanırım bu süreç atlatıldıktan sonra, ki ümit ederim en hızlı şekilde en az zararla bu dönemi kaparız, psikiyatristve psikologlara çok iş düşecek. Anksiyete ve buna bağlı fobikkaçınmalar çok artacak. Herkese şimdiden kolaylıklar dilerim geçmiş olsun. “
Unutmayalım ki bu dönem de geçecek ve bitecek, korkmadan sakince ve önlemlerimizi alarak ama abartmayarak bekleyelim. Gün sayalım geriye doğru.Benim anladığım kadarıyla sinirlerde bozulmaya başlayacak, ancak unutmayalım ki, hepimiz aynı geminin yolcularıyız.Onun için akli selim ile düşünüp, yapacak şeyleri sakinlikle yapmalıyız. Tehdit geçinceye kadar hem kişisel önlemlerimi almaya devam edelim, hemde kendimiz ve çevremizin sinirlerini bozmadan hareket edelim ve bir birimize destek olalım. Herkesin sinirlerinin bozuk olduğu bilinciyle davranalım.Birbirimize yarımcı olalım.