Gölcük’te korona kurbanları
Gölcük’te korona kurbanları
Aldım sazı elime Türkü çığırıyorum. Vur patlasın çal oynasın hayat cümbüşlerle devam etsin. Kimilerine göre kafa bu. Sanki bu ülkede korona virüs yokmuş her şey normalmiş de bir gezip tozmamız bir de birbirimizin üstüne çıkarcasına sokaklarda dolaşmamız kalmış. Korona virüsün bir ölüm tehdidi olduğunu farkında olmayan kafalar. Gölcük’te adeta mikrop saçıyor, insanları sorumsuzluklarıyla hastalığa sürüklüyorlar. Uzmanlar her gün avazı çıktığı kadar bağırıp “bu kafayla bu iş başarılamaz kesinlikle başaramayız” derken o kafalar hala aynı tastan su döküp aynı hamamda yıkanmaya devam ediyorlar. İzledik denizlerde kulaç atacak dahi yer yok. Sahiller dip dibe oturup güneşlenen oyun oynayan şakalaşanlarla dolu. Piknik alanları ortalığı yangın yerine çeviriyor ki zaten ormanlar da cayır cayır yanıyor. Ben bu sorumsuzların ülkeye yaptıkları kötülüğün cezasını ülke olarak çekmek istemeyen vatandaşlardan biriyim. Milyonlar da aynı şeyi düşünüyor. Maske takan yok. Ya çenesinin altında ya kolunda ya elinde. Ya da komiklik yaptıklarını zanneden kimi sorumsuzların kafalarında duruyor. Maskeyi kafana takacağına virüsün ne kadar tehlikeli ve ölümcül olduğunu kafana tak da insan desinler. Sorumlu bir birey sorumlu bir vatandaş desinler. Gölcük’te korona vakaları artınca hastanede yatanların sayısı da arttı. Kimilerini Umuttepe veya Derince’ye gönderiyorlar. Ya yer kalmadığından ya da durumları ağır olduğundan. Şimdi bütün bunlar bir gerçek bir realite olmasına rağmen sorumsuzlar Gölcük’ün en büyük kabusu olmuş vaziyete. Ya son derece kara cahiller. Ya da sokakta ki vatandaşın dediği gibi bunları mahsustan yapıyorlar. Bu sorumsuzlar ölmeyi bayılmak zannediyor olabilirler. Ama ikisinin arasında dağlar kadar fark var. Ayılana gazoz bayılana limon yapabilirsiniz kendilerine gelebilirler. Ama ölmek toprağın altına girmektir. Herhalde bu garip tipler ölmeden bu işi farkına varamayacaklar.