AŞI GELDİ CORONA GİTSİN ARTIK
İnsanların ne kadar bunaldığını anlamak için sokaklarda dolaşmanız yeterli. Sirke satan suratlar, sakala karışmış saçlar, aşağıya sarkmış bıyıklar, suratında maske anlamsız bir yüz ifadesiyle dolaşan yurdum insanları. Neredeyse 1 yıl olacak. Dostlar buluşamıyor. Kahvelerde şakır şukur okey sesleri kesilmiş durumda. Al Papazı ver kızı hikayesi bir özlem gibi duruyor bu aralar. Çarşıda pazarda tek tek fiyatlara bakıp, kontrolden geçirildikten sonra keyifsizce yapılan alışverişler. Dostluk kahvelerinin ekranlara düştüğü yani şu cep telefonlarıyla kahvelerin yudumlandığı acayip bir dönem yaşıyoruz. Nihayet aşı geldi. İlk aşılar risk derecesine göre vurulmaya başlandı. İlk ümit ilk ışık doğuverdi içimizde. Bir an önce bizde şu aşıyı bulalım eskiden olduğu gibi ‘yerli malı yurdun malı her Türk onu kullanmalı’ diyelim. Hoş aşıyı da iki Türk bulmuş olsa da menşei farklı olduğu için ancak onların şahsıyla övünebiliriz. Bizler ise kendi yani yerli ve milli aşımızı bekliyoruz. Bir de corona durumuna bakalım; hafta sonu kısıtlamalarının dahi nasıl etkili olduğunu gördük. Vaka sayıları her geçen gün düşüyor. İnşallah böyle devam eder. Kışın sonu bahar geldi, çiçekler açtı diyebiliriz. Kolay değil; çocuklar okullarını, gençler üniversite amfilerini, öğretmen öğrencisini, okul hepsini birden özledi. Sıralar bomboş. Uzaktan yapılan eğitimlerin ise keyfi yok. Çünkü belli yerlerde bilgisayar ve cep telefonu olmadığı için bu eğitimi alamayanlarda var. Demek ki aşı çok önemli. Aşı olmak, koruyucu bir zırha bürünmek insanlarımızın moral motivasyonu içinde biçilmiş bir kaftan. Bahara çıkana kadar şu aşıları planlanan sayı kadar herkes olsa da gitti diyebilirim.