Sımsıcak toprağın üzerine düşen yaz yağmurlarının ortaya çıkardığı aroma bizler için müthiş bir keyiftir. Toprak soğur, yumuşar, çiçekler kendine gelir. Ardından bir de bakmışsınız ki müthiş bir gökkuşağı sarmış. Seyir keyfine doyamayacağınız bu manzara kararında olunca mükemmel. Eğer yağmurun miktarı bardaktan boşanırcasına toprağa düşerse işte o aşırı yumuşayan toprak heyelana, aşırı yağmurlar da sele neden olur. Gürül gürül akan dereler gibi sokakların ve caddelerin gördük ki insanların da hayatlarına mal oldu. Hani her şeyin azı karar çoğu zarar derler ya önünde hiç bir engelin duramayacağı su da böyledir. Bardak aktığı sürece sıkıntı yok. Eğer su bulanmışsa büyük tehlike. Ne yazık ki böyle manzaraları zaman zaman yaşıyoruz. İşin ucunu tutamadığımızda kaçıyor ipin ucu, kaçtığında da doğanın da dengesi bozuluyor, insanların da. Şu güzelim yaz aylarına girdiğimiz bir dönemde insanlarda böyle, eğer sofrada bir sıkıntı varsa evde huzur olmaz. İşte bir sıkıntı varsa bereket olmaz. Bir türlü oturtamadığımız dengelerle mücadele ediyoruz. Diyeceksiniz ki su önüne neyi katarsa götürür doğrudur. O zaman o suyun dengesini bozmayacak şekilde toprağı ve hayatı yönlendirmeliyiz. Etrafımıza da baktığımızda görülebilir. Dere yataklarına ve kenarlarına diktiğiniz her bina bizlere 17 Ağustos büyük depremindeki acı günlerini de hatırlatıyor. O halde yaz yağmurlarını umutla beklerken onu bir felakete dönüştürecek veya yolunu açacak her ne varsa onlardan uzak duralım ki; yağmur felaket değil bereket olsun.
