DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

RAMAZAN’DA NE YAPMALI?

06.04.2021
523
A+
A-

RAMAZAN’DA NE YAPMALI?
           
Bir zamanlar Ramazan Aylarında mahalle olarak çok güzel ve tarifi imkansız duygular yaşardık. Rahmetli Fatma teyze acayip burma baklava yapardı. Rahmetli Fikret teyze müthiş çiğ börekçiydi ve aynı zamanda su böreğinin kralı da onun ellerinden çıkardı. Sevim teyzenin elma reçeli, annemin vişne reçeli, Yurdanur teyzenin kurabiyeleri, rahmetli Asiye teyzenin sacda hamur açması büyük bir sohbet, muhabbet ve lezzet kaynağıydı. O zamanlar böyle apartmanlar yok, tek katlı kocaman bahçeli evler, kümes hayvanları, kiminde tavuk kiminde ördek. Kürt İlyas’larda da kaz beslenirdi. Ömrümüz çalı dibine yumurta yapan kazların peşinde geçerdi. Devasa bir yumurta bütün mahalleli çocukların ilgi odağı olmuştu.  Bacalardan talaş sobası, odun sobası, kömür sobası dumanları yükselir. Genelde bizim mahalle ahalisi talaş sobası kullanırdı.  Gölcük Tersane Komutanlığı’nın marangozhanesinden gelen talaşlar ortası delik bir kova şeklinde doldurulur ve evinizin içi sımsıcacık olurdu. Üzerinde yemek pişer, çay demlenir, ısınmanın yanında evin en büyük ihtiyaçlarından olan sofranın kurulmasında da katkı sağlardı. Hal böyle olunca ne pişerse pişsin Şehlülislam Ahmet Efendinin sofrası gibi bereketli ve lezzetli olurdu. Biz ilkokul çağlarında iken eğer sabahçıysak okul zamanı oruç yok, “Gelince tutacaksınız” derler. öğlen eve geldiğimizde güya kendimize göre sahur yapar sonrada akşamı beklerdik. Böyle güzel bir formül bulmuştuk. İmece dediğimiz birlikte paylaşma çalışması sadece o dönemlerde köylerde değil her mahallede aynen uygulanırdı. Kim ne pişiriyorsa birbirine verir. Kim ne yiyorsa yanda kokmuştur diyerek bir tabak oraya gönderilirdi. Aynı şekilde oradan da başka bir yemek gelirdi. Şimdi böylesine güzelliklerle dolu Ramazan günlerini maalesef yaşayamıyoruz. Mahallelerin sadece adı kalmış. Oralarda koca koca bloklar yükseliyor. Aynı blokta oturupta birbirini tanımayan selam vermeyen görüşmeyen insanlar var. Her şeyin hazırına alışmışız. Doldur konserveleri kur sofrayı … öyle börek mörek açma, saçta tandır türü ekmeklerden yapma, ev baklavası falan eskilerde kaldı. Böyle olunca da Ramazan sofralarının bereketi her zaman kendini korusada o günlerin lezzeti yok. Fırınlarda çeşit çeşit pideler, evde hazırlarsın mahallenin fırınına verirsin şimdi fırınlar da zaten o tip uygulamaları kaldırmışlar. Eskiden bir alışkanlıktı. Şimdi sadece sıcak sıcak Ramazan Pidesi alabilmek için kuyruğa girersiniz. Enteresandır bir çok insanın canı normal günlerde değil ama Ramazan başladı mı pide çeker. O size Ramazan’ı yaşadığınızı hatırlatır. Fiyatı epey pahalılaşmış yapacak bir şey yok. Mis gibi kokusu biraz cebi yakan fiyatı da olsa fırınların Ramazan Pidesi çıkarmaktan vazgeçmemesi de önemli. Şimdi Ramazan’da ne yapalım diyorsanız etrafınıza bir bakın önceliği ihtiyaç sahiplerine verin ki Ramazan’ın maddi ve manevi bereketi üzerimize olsun.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.