9806,03%0,86
32,48% -0,15
34,92% 0,33
2430,94% 0,33
3994,07% -0,01
GEVEZE ZİHNİMİZ
Uzun bir aradan sonra merhaba,
İnsan yaşamında düzenlemeler yaparken her şeye zaman bulamıyor. Ne var ki vakti zamanı gelince de farkında olmadan bir bakmışsınız zaman sizden yana.
Çoğu zaman istediğimiz şeyleri yapamıyoruz. Aslında başına geçsek yapabileceğiz de, başına geçemediğimiz için ‘olmuyor’ diye düşünüyor, eyleme geçemiyoruz.
İlk defa yapacağımız şeyler için ve geleceğimizi etkileyen kararları verirken eyleme geçmek kolay değildir. Bu konuda irademizi kullanmakta zorlanırız.
O zaman önceleri biraz akışa bırakmakta yarar var. İşte, o akışta kalmak çok iyi geliyor, kendinize sorduğunuz sorulara cevap veriyor, sorular sordukça başka sorularla verdiğiniz cevaplar sizi hedefinize doğru götürüyor.
Eyleminizi enine boyuna, en ince detayına kadar düşünüyorsunuz.
Jules Payot, “İrade Terbiyesi” kitabında, “ Tefekkür irade eğitiminin olmazsa olmazıdır, ancak tek başına yeterince güçlü değildir. Ortak bir eylem için zihnin dağınık güçlerini bir araya getirip canlandırır.” der.
Tefekkür, TDK’ya göre, bir konuyu enine boyuna, en ince ayrıntısına göre düşünmek ve sonucuna varmak anlamına geliyormuş. Hem düşünmek hem de akıl erdirmek manasına gelirmiş.
Zamanı yönetirken her şey sizin iradenize bağlıdır. Tabi bazen istisnai durumlar olabiliyor, bizi aşan elimizde olmayan durumlar gibi.
Bunların dışında her şey bizim irademizle ilgilidir.
“Yapamadım, zaman bulamadım, yetiştiremedim, çok yoğunum” gibi sözcükleri çok kullanırız. Bunları söylemeden önce bir kere daha düşünsek olmaz mı?
Yapamaz mıyız gerçekten?
Aslında eyleme geçmeden, önce, kendimize soracağımız sorularla enine boyuna düşünsek. Araştırıp incelesek ve ardından yapacağımız eylem her neyse odaklansak.
Hem en kısa zamanda bitirir hem de sakince istediğimiz gibi tamamlamış oluruz.
Aslında buraya kadar söylenenler hepimizin bildiği şeylerdi.
Önemli olan bildiğimizi, bildiklerimizi uygulamak değil mi?
Yine derki “İrade Eğitimi”nde, “ Ne kadar sancılı olursa olsun bir eylem bir kere gerçekleştiğinde tekrarı daha kolay olur.
Üçüncü, dördüncü kere gerçekleştirildiğindeyse gösterilmesi gereken çaba daha da azalır, hatta neredeyse kaybolur.
Pardon kaybolur mu dedim? En başta sancılı bir şekilde gerçekleştirilen bu eylem yavaş yavaş bir ihtiyaç halini alır ve işte o zaman gerçekleştirilmemesi sancılı bir hale gelmeye başlar.”
Eminim hiçbirimize yabancı değildir bu ifadeler, ancak başlarken hep bir sancı duyarız. Sonrasında da vazgeçilmezlerimiz olur.
Benim de eyleme geçmeden önce, başlarken zaman zaman hep sancılarım olur. O yapmak istediğim şey, her ne ise aklıma düştüğünde geveze zihnim hemen ortaya atılır.
Düşünürken, o da bir televizyonun alt yazısı gibi sessiz sessiz değil de çığlık çığlığa aklımı karıştırır. Bir sürü olumsuzlukları sıralar durur.
“Yok efendim şimdi sırası değilmiş, yapılacak başka şeyler varmış, olmazmış, yetişmezmiş, kafam çok karışıkmış ………”gibi, uzar gider. Bu konuda yalnız olmadığımı düşünüyorum.
Onu haklı bulacağımı düşünerek güvenimi sarsacak tüm olumsuzlukları aklına geldiği gibi sıralar. Az da olsa bazı durumlarda ona yenilirim.
Çoğu zamanda onun sesini kısmayı başarırım. Kısmanın kolay olduğunu, zaman içinde uyguladıkça, söylemeye başladım.
Başlarda bu konuda da sancılarım çoktu açıkçası. “Geveze zihnimi kısmayı başaramazsam.” diyen bir gevezeye sahibim ben de.
Edindiğimiz olumsuz sonuçların kayıtlarını zihnimiz bizlere hatırlatıyor olabilir. Unutmayalım ki o kayıtlar eskiye ait.
Bizler bugünü yaşıyoruz ve o gün yaptığımız hataları bugün yapmama şansımız hala elimizde.
“O zaman yapılanların bugünle benzer hiçbir yanı olmayacaktır.” İşte gevezeye ilk cevabı verdik.
Bu şekilde zihnimin sıraladığı olumsuzlukların bir değeri kalmazken çevremde gördüğüm her şey bir anlam kazanır.
Üzerine bastığım toprağın, nasıl oluştuğunu düşünmeye başlarım. Gökyüzünde uçan kuşları görürüm, birlikte uçuşlarındaki düzeni düşünürüm.
Yediğim ekmeğe, masama gelene kadar kimlerin emek verdiğini ve emek verirken hangi duygular içinde olduklarını geçiririm zihnimden.
Geveze zihnim söze başladığında gördüğüm çiçekler, böcekler, hayvanlar her şey için düşüncelere dalmak isterim.
Bunları yapamazsam, olumsuzluklarla ilgili çerçeveyi değiştirir, mutlu olduğum bir anıma dönerim. Olmadı, mutlu olacağım anları düşlerim, geveze zihnime inat.
Sonra çocukluğumu, çocukluğumuzu düşlerim. Yürümeye başladığımız zamanları. Düşeceğimizi bilmeden, canımızın yanacağını hiç düşünmeden gözü kara yürümek için attığımız adımlar gelir aklıma.
Hiçbir başarısızlık düşüncesi olmadan, yürüyene kadar tekrar tekrar, tekrar tekrar yürüyüşlerimiz değil midir başarmak?
Düşsek bile bazen ağlayarak bazen gülerek yine gayretle, istekle ve tutkuyla yürümeye devam etmek değil midir?
Tekrarlar değil midir alışkanlık yapan? Sonra da “alışmışım” diyerek vazgeçemediklerimiz.
Kaç kişi vazgeçmiştir yürümekten?
O halde hedefleriniz için eyleme geçerken bir çocuğun kalbiyle yürüyün ve mutlu kalın. (aysuazak@hotmail.com)