DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

Kıssadan Hisse

28.12.2021
657
A+
A-

Tereyağı 

Fırıncıya her gün bir kilo tereyağı satan bir çiftçi vardı. Fırıncı bir gün, çiftçinin getirmiş olduğu tereyağını tartmaya karar verdi.  Baktı ki her gün kendisine bir kilo diye getirilen tereyağı bir kilodan daha az. Öfkelendi, çiftçiyi mahkemeye götürdü. Hakim, çiftçiye tereyağını tartmak için ne kullandığını sordu. Çiftçi, “ Ben tartmaktan anlamam, tartacak tartım da yok, ancak bir ölçeğim var. ”Hakim “O zaman tereyağını nasıl tartarsın?” Diye sordu.Çiftçi cevap verdi;Sayın Yargıç, fırıncı benden tereyağı almaya başlamadan çok önce, ondan bir kiloluk ekmek alıyorum. Fırıncı ekmeği getirdiğinde aynı ağırlıkta tereyağı veririm. Eğer biri suçlanacaksa, fırıncı odur. ”

Açgöz’ün Zenginliği

Bir gün çok zengin bir adam İbrahim Edhem’in huzuruna girer:– Efendim, ben çok zengin bir adamım. Bu paranın bir kısmını sana vermek istiyorum.ibrahim-i Edhem:– Gerçekten zengin isen alırım, aksi takdirde almam.– Zengin olduğumu söyledim, ey İbrahim.– Madem ki zenginim diyorsun, ne kadar paran olduğunu söyler misin?– Üç bin altınım var.– Peki, bu altınların dört bin olmasını ister misin?-Tabii, istemez olur muyum? Dört, Beş – On bile olmasını istiyorum. Ne kadar çok olursa o kadar sevinirim. Bunun üzerine İbrahim Edhem:– Sen zengin değil, fakirin de fakiri imişsin. Cebin dolu olsa da gözün aç. Ben aç gözlü insanların parasını kabul edemem.
Allah’tan Utanandan Herşey UtanırMa’rûf-ı Kerhi Hazretlerinin bir dayısı şehrin vâlisi idi. Vâli, bir gün şehrin kenar mahallelerini dolaşıyordu. Ma’rûf’u bir kenarda oturmuş ekmek yerken gördü. Önünde de bir köpek vardı. Bir lokma kendi yiyor, bir lokma da köpeğin ağzına veriyordu. Dayısı:- Köpekle birlikte yemeğe utanmıyor musun dedi.Maruf;Utandığım için bu zavallıyı yediriyorum dedi ve başını kaldırıp havadaki bir kuşa seslendi. Kuş uçup geldi, eline kondu ve kanadıyla başını ve gözünü örttü.
Ma’rûf;-Allah’tan utanandan her şey utanır, buyurdu.Dayısı bu hâli görüp, bu sözü işitmekle hem hayret etti, hem de oradan uzaklaştı.

Söz Dinleyen Kazanır

Bir kâfilede bulunan insanlar, Ebü’l-Hasan Harkânî hazretlerinin huzûruna gelip;- Yollar korkuludur. Bize bir duâ öğretiniz.” diye istirhâm edince;- O zaman, Ebü’l-Hasan’ı hatırınıza getiriniz, buyurdu.,Bu söz, gelenlerin hoşlarına gitmedi. Yolda eşkıyâ, önlerine çıktı. Hepsinin mal ve metâlarını aldı. Yalnız, Ebü’l-Hasan-ı Harkânî hazretlerini hatırlayan bir kimsenin malına zarar gelmedi. Bu hâle arkadaşları şaşıp, sebebini sorduklarında;- Ebü’l-Hasan-ı Harkânî’yi hatırladım ve kurtuldum, cevâbını verdi.Gelip durumu Ebü’l-Hasan hazretlerine anlattılar. Ve;- Biz Allah’tan yardım istedik, eşkıyâlar bizi soydu. Fakat seni hatırlayıp, senden yardım isteyen şu arkadaş kurtuldu. Bunun hikmeti nedir?” diye sordular.- O arkadaşınızı kurtaran, Allahü teâlâdır. Günahkâr ağızdan çıkan duâyı cenâb-ı Hak kabûl etmez. Bunun için siz Allah’a yalvardığınız zaman duânız kabûl olmadı. Bu arkadaşınız beni hatırlayıp imdât isteyince, ben de Rabbime duâ ettim; “Yâ Rabbî! Şu kulunu içinde bulunduğu belâdan kurtar.” dedim. Rabbim benim duâmı kabûl ettiği için, o arkadaşınız kurtuldu. Mesele bundan ibârettir.” buyurdu.Herkes Kendi Ateşini GetirirAbbasi’lerin ünlü halifesi Harun Reşid zamanında yaşamış olan Behlül Dana (VIII. yüzyıl) dönemin evliyasındandı. Zaman zaman aklından zoru olan kimselere has tavırlar takınır, herkes de bundan dolayı kendisini deli sanırdı. Ama bunu maksatlı yapardı. Behlül Dana hazretleri daima Harun Rediş’in yakınında bulunur, çeşitli sebepler hasıl ederek onu uyarırdı. Bir gün Behlül Dana hazretleri, üstü başı toz toprak içinde uzun bir yolculuktan gelmiş olmanın belirtileri ile Harun Reşid’in huzuruna çıktı.  Harun Reşid sordu:- Bu ne hal Behlül, nereden geliyorsun? Cehennemden geliyorum ey hükümdar.- Ne işin vardı cehennemde? Ateş lazım oldu da ateş almaya gittim.- Peki, getirdin mi bari?- Hayır efendim getiremedim. Cehennemin bekçileriyle görüştüm, onlar “Sanıldığı gibi burada ateş bulunmaz, ateşi herkes dünyadan kendisi getirir” dediler.             ALINTI

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.