DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C
Reklam

Moderatör; hâkim değil, hakem olmalı!

Moderatör; hâkim değil, hakem olmalı!

Moderatör taraf tutmadan hem uzlaştırır hem tartıştırır

İnsanların yaşadıkları her çağda hikâyeleri çok sevdiklerini kaydeden uzmanlar, televizyonun çağımızın modern hikâye anlatıcısı olduğunu söyledi. Gerçek hayatlardan kesitler sunulan realite programlarının büyük ilgi görmesinin de bundan kaynaklandığını belirten uzmanlar, moderatörün görevinin ilgiyi canlı tutmak olduğunu ifade etti. Uzmanlar, futbol maçındaki hakem gibi taraf tutmayan ama kimi zaman tarafları uzlaştıran kimi zaman da tartıştıran moderatörün, hem program dinamiklerini gözetmek hem de olaylara nesnel bakış açısıyla yaklaşıldığını göstermek durumunda olduğunu vurguladı.

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Sinema Bölüm Başkanı Doç. Dr. Esennur Sirer, televizyon yayıncılığında önemli bir rolü olan realite programlar ile bu programların moderatörleri, görevleri ve etkilerine ilişkin değerlendirmede bulundu.

Televizyon yayıncılığı toplumu yönlendirmektedir

Geleneksel kitle iletişim aracı televizyonun, hem teknik hem de kültürel bir aygıt olarak uzunca bir süredir hayatımızda olduğunu belirten Doç. Dr. Esennur Sirer, “Bu süre içerisinde bilgilendirme ve eğlendirme işlevinin yanında toplumsal yapının da düzenleyiciliğini üstlenmiş durumdadır. Son yıllarda sosyal medyanın yaygınlığı ve artan kullanım oranları gündeme gelse de köklü bir geçmişe ve geniş bir izlerkitleye sahip televizyon yayıncılığı toplumu yönlendirmede hâlâ başat rol üstlenmektedir.”dedi.

Televizyon ekranında yer alan kişilerin toplum tarafından tanınmakta ve şöhrete kolayca ulaştığını kaydeden Doç. Dr. Esennur Sirer, “Televizyon ünlüsü olan bu kişiler şöhretlerini kullanarak sosyal medyada da bilinirlik sağlamaktadır. Takipçi sayısının önemli bir gösterge olduğu sosyal medya uygulamalarında reklam ve pazarlama faaliyetleri tanınmış kişiler tarafından yürütülmektedir. Bu durumda bireyler tanınır ve bilinir olmak için medya mecralarını aracı olarak kullanmaktadır.”dedi.

Realite programlar büyük ilgi görüyor

Son yıllarda realite programlar aracılığıyla ünsüz ünlülerin de televizyon programlarında yer aldıklarını ifade eden Doç. Dr. Esennur Sirer, “İzlenirliğe katkı sağladıkları gerekçesiyle realite programların yayın akışı içerisinde daha fazla süre alarak öne çıktığı gözlenmektedir. Amerika’da 1980’li yıllarda başlayan realite program türü gerçek yaşam öykülerinden yola çıkılarak hazırlanan hibrit bir program türüdür. Yani farklı program türlerinin birleşmesinden oluşmaktadır. Bu tür programların amacı daha fazla kişiye seslenebilmek, hedef kitleyi genişletmektir.” şeklinde konuştu. 

Televizyon çağımızın modern hikaye anlatıcısıdır

Realite programlarda belli bir televizyon metni olmadığını ifade eden Doç. Dr. Esennur Sirer, “Bu programlarda yer alan kişiler, gündelik hayatın öznesi olan mahalleden ya da yakın çevremizden tanıdığımız kişilerdir. Yani daha önceden tanıdık bilinen ünlü kişiler değildir. Öyleyse bu tür programlar niye ilgi çekmektedir? Televizyon izleyicisinin büyük beklentileri yoktur. Evinde eğlenmek ve hoşça vakit geçirmek amacıyla ekrana bakar. İnsanlar yaşadıkları her çağda hikâyeleri çok sevmişler, anlatılan öyküleri dinlemişlerdir. Televizyon çağımızın modern hikâye anlatıcısıdır. Toplumu eğlendirmek, bilgilendirmek bazen de eğitmek gibi işlevler üstlenen televizyon bu görevini ürettiği mitler üzerinden gerçekleştirmektedir. Bu ekrandan anlatılan kişisel hayat hikâyeleri ile bireylerin toplumsal hayatı anlamasına ve kendini konumlandırmasına kılavuzluk yapılmaktadır.” dedi. 

Gündelik hayat pratikleri bu programlarda öğreniliyor

Bireylerin televizyon aracılığıyla izledikleri kişilerin yaşam öyküleri ile kendi yaşamları arasında özdeşlik kurduklarına dikkat çeken Doç. Dr. Esennur Sirer, “Çünkü realite programlarda yer alan ünsüz ünlülerin hayat hikâyeleri tanıdık bildik türdendir. Bu programlarda gördüğü insan hikâyelerinin çekiciliğine kendini kaptıran bireyler evinde olmanın verdiği güvenle kendilerini mutlu hisseder.  Gündelik hayat ve bu hayatta yaşanan hikâyeler üzerinden gündelik hayat pratiklerini öğrenirler.”dedi.

Toplumun değer yargıları yeniden üretilir

Realite programların bir anlamda toplumsal dönüşümlerin bireyler üzerindeki pratiklerinin göstergesi olduğunu ifade eden Doç. Dr. Esennur Sirer, “Evimizin kapısını kapadıktan sonra etrafımızda neler olup bittiğine dair gündelik hayat bilgisinin deneyimlendiği bir mecradır. Bu tür programlarda yer alan gerçek kişiler ve hayat hikâyeleri aracılığıyla yaşanılan toplumun değer yargıları yeniden üretilir ve meşrulaştırılır.” dedi.

Moderatörün görevi, ilgiyi canlı tutmaktır

Dramatize edilerek program formatına dönüştürülen hayat hikâyelerinin toplumda büyük bir karşılık bularak reytinglerde üst sıralara yerleştiğini belirten Doç. Dr. Esennur Sirer, “Bu tür programlarda ilgiyi canlı tutmak moderatörün görevidir. Futbol maçındaki hakem gibi taraf tutmayan ama kimi zaman tarafları uzlaştıran kimi zamanda tartıştıran moderatör hem program dinamiklerini gözetmek hem de olaylara nesnel bakış açısıyla yaklaşıldığını göstermek durumundadır.” dedi.

“Realite programlarda merak edilen sunucu ya da moderatörün kendi görüşleri değildir” diyen Doç. Dr. Esennur Sirer, “Bu kişiler programdan önce belirlenmiş akışa uyup moderasyon yani yöneticilik yapmak durumundadır. Ne kadar doğaçlama olursa olsun her programın bir izleği, akışı vardır. Çünkü yayıncılık profesyonel bir iştir ve özellikle canlı yayınlar hata kabul edilmez. Bu nedenle programda bir kurum ya da yayıncı kuruluş adına görev üstlenildiğini bilinciyle hareket edilmelidir.”dedi.

Moderatör eşit söz hakkı vermelidir

Doç. Dr. Esennur Sirer, programları modere eden kişilerin yapması gerekenlere de değinerek sözlerini şöyle tamamladı:

 “Programda kişilere müzakere alanı tanımak, konuşmak isteyen kişilere eşit söz hakkı vermek, düşünce ve hareketlerinden dolayı kimseyi yargılamamak moderasyon için çok önemlidir. Televizyon izleyicisi olaylara ve kişilere tarafsız yaklaşıldığını görmeyi bekler. Sunucu ya da moderatör program sırasında istenmeyen bir durum gerçekleştiğinde hâkim değil, hakem olduğunu, mahkemede değil, televizyon programında olduğunu unutmamalıdır. Realite programlarda tarafsızlığı ve toplumsal uzlaşıyı temsil etmek üzere avukat, psikolog, sosyal hizmet uzmanı gibi bireylerin hakemliğine başvurulan meslek grupları da yer almaktadır. Böylece izleyicinin programa olan güveni perçinlenmektedir. Milyonlarca kişinin izlediği programlarda güveni, öngörüyü ve hoşgörüyü elden bırakmamak önemlidir.”                

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.