BEN BAŞARIRIM
BEN BAŞARIRIM
Başarmak küçük büyük hepimizin üzerinde çok düşündüğü bir konudur. Hangi işe
başlarsanız başlayın, ilk aklınıza gelen soru “Başarır mıyım? ” olacaktır.
Her ne yapmak isterseniz isteyin başlamadan önce, mutlaka bir sorular yumağını
açarsınız.
Ya başaramazsam. Nasıl olur?
Zorlanır mıyım?
Kaybeder miyim? Gibi sorular sorarsınız ve hemen ardından da geveze zihniniz sizi
cevapsız bırakmaz. Anında derki:
“Tabiiiiii ki başaramazsın. Olmaaaz. Hiç başlama boşa zaman harcama. Olmaz işte,
bunun nasılı falan yok. Olmayınca olmaaaz. Tabi ki zorlanırsın hem de çok.
Kaybedersin elbet, sen yapamazsın. Bak filanca da aynısını yapmıştı olmadı. Hem bak
ne derler sonra?……… ”
Ne güzel değil mi? İşte yenildiğimizin, başlamadan bitirdiğimizin resmidir.
Aslında bilmeyiz ki bu geveze zihnimiz geleceği hiç bilemez hiç göremez. O sadece
geçmişte ve tekrarlarla yaşar. Aynı şeyleri evirir çevirir sana getirir önüne koyar.
Geleceği bilmeye çalıştığında da bizleri kaygılandırır. Bizler de kaygı üretiriz.
Onun etkisinde kalır onu haklı çıkaracak pek çok gerekçelerle yapmak
istediklerimizden vaz geçeriz. Onu dinlemeye devam edersek şu (a)na şimdiye
dönemeyiz. Geveze zihin bizi kendisinde tutar.
Sonra ne mi olur?
Bir kısır döngü, başka bir düşünceye dalar onu hayata geçirmek için yine bir sürü
cevaplarla ona inanmaya devam ederiz.
Ta ki biz ona sus diyene kadar.
Nasıl mı?
Yapacağınıza inanarak, yapmış olduklarınızı hatırlayarak “Sus biraz! Bir kolayı vardır
herhalde. Vakti geldiğinde bir çözüm bulurum. Ben başarırım. ” der, odağınıza sizi
mutlu edecek bir başka düşünceyi çeker onu hayal edersiniz.
Siz onu izleyerek etkisi altına girmeden, başka güzel düşüncelerle odağınızda
kaldığınızda o da bir süre sonra kaybolacaktır. Siz sadece onu TV izlerken alt yazıda
geçenleri okur gibi sadece okuyup geçmesine izin verin.
Gün içinde pek çok düşünce üretiriz, hiç boş kalmayız. Kimi zaman geçmişte, kimi
zaman gelecekte, kimi zaman da an da kalmaya çabalarız. Zihnimizden
özgürleştiğimizde ise şu (an) dayız.
Zihin bize deneyimlerimizi hatırlatır ve iyi ki de hatırlatır, hatırlatınca da bilinçli
zihnimizi devreye sokarız. “Bak o zaman da böyle olmuştu ve sen üzülmüştün. Sen
bunu yapmıştın, başarmıştın.” diyerek içinde bulunduğumuz duruma uygun gevezelik
eder.
İşte tam bu nokta da “bilinç” devreye girer ve bizler o (an)da bilinçli seçimler
yapmalıyız.
Ben başarırım inancıyla başarmak için neler yapabileceğimize odaklanmalı,
odağımızda kalarak bilinçli seçimlerle başarabileceğimizin adımlarını atmalıyız.
Başarmak için nelere ihtiyacınız var?
İhtiyacınız olan şeyin sizde var olduğunu ve bunu kasanızda bir güvence olması adına
sakladığınızı düşünün. Hadi gözlerinizi kapaaaatın ve düşünün. Harikasınız.
Neler hissettiniz? Bunu yaparsanız neleri başarırsınız?
Bilinçli zihnimle sizlere güzel bir hafta dilerim. Sevgiyle mutlu kalın.
(aysuazak@hotmail.com)
Borçları giderek artmakta olan bir iş adamı, umutsuzluğa kapılmış, hiçbir çıkış yolu
göremiyordu.
Bankalar kredi talebini reddediyor, alıcılar da sürekli olarak ödeme talebinde
bulunuyorlardı.
Tüm bunlardan bunalan adam, nefes almak için parktaki bir bankın üzerine oturdu ve
başını iki elinin arasına alarak kara kara şirketini iflastan nasıl kurtarabileceğini
düşünmeye başladı.
Tam bu sırada, yanında yaşlı bir adam belirdi ve “Seni bir şeyin rahatsız ettiğini
görebiliyorum” dedi.
İş adamı, içinde bulunduğu durumu anlattıktan sonra, yaşlı adam “Sanırım sana
yardım edebilirim” dedi. İş adamının adını sordu ve hemen ardından ona bir çek yazdı.
Yazmış olduğu çeki iş adamının eline tutuştururken
“Bundan tam 1 sene sonra bugün, yine bu bankta benimle buluşup bu parayı bana
geri öde” dedi ve hızla oradan ayrıldı.
İş adamı, elindeki çeke baktı ve tam olarak 500,000$ olduğunu ve çekin de dünyanın
en zengin iş adamlarından olan John D. Rockefeller tarafından yazıldığını gördüğünde
gözlerine inanamadı.
“Bu para hemen tüm sorunlarımı çözebilir” diye düşündü.
Ama çeki hemen bozdurmak yerine, bir süre kasasında saklamaya karar verdi.
Çünkü o çekin orada olduğunu bilmek, kendisine bir rahatlık ve güvence verecekti.
İşler çok daha kötüleştiğinde bu çeki hemen bozdurabilirdi.
İşte bu iyimserlikle işlerine çok daha farklı bir bakış açısıyla yaklaşan iş adamı, o
günden itibaren işlerini düzeltti, daha büyük satışlar yaptı, borçlarının da tamamını
ödedi. Bir zamanlar iflasın eşiğinde olan şirketine başarı üstüne başarı kazandırdı. İşin
garibi, o çek hala kasasında bozdurulmamış olarak duruyordu.
İş adamı, tam bir sene sonra, aynı park, aynı bank, aynı gün ve saatte yaşlı adamla
buluşmaya gitti elinde 500,000$ olan çekle. Yaşlı adam da sözleştikleri gibi aynı anda
geldi.
İş adamı, elindeki çeki yaşlı adama tam uzatıyordu ki, telaş içindeki hemşire koşar
adımlarla yanlarına geldi. “Sonunda seni buldum” diyerek yaşlı adamın koluna girdi.
“Umarım sizi rahatsız etmemiştir” diye iş adamına sordu.
“Yıllardır evden kaçıp, kendisini insanlara Rockefeller olarak tanıtıyor. Aslında o
sıradan biri ve elinizdeki çek de üzgünüm ama karşılıksız.” diyerek açıklama yapan
hemşire, yaşlı adamı kolundan tutarak oradan uzaklaştırdı.
Tüm bunlardan sonra iş adamı, orada bir süre hareketsiz kaldı.
Tüm bir yıl boyunca, bu karşılıksız çeke güvenerek pek çok iş başarmış olmanın
tuhaflığını hissetti…
Aslında hayatını değiştiren şeyin, o günlerde çok ihtiyaç duyduğunu sandığı para
olmadığını fark etti.
Son bir yıl içinde elde ettiği bu mucizevi başarının kaynağının, tamamen kendisine
duyduğu özgüven ve içindeki güçten geldiğini anladıktan sonra, gülümseyerek yoluna
devam etti.(alıntı)
(Hikayeyi bir kere daha okuyun lütfen)