9915,62%2,05
32,42% -0,15
34,65% -0,66
2439,28% 0,14
3999,24% 0,19
YİNE BİR ON KASIM
10 Kasım 1938.
Saat 09.05 geçe gözlerini dünyaya kapatan, Türkiye’nin kurucusu ve ilk
Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürk anısına her yıl tutulan ulusal bir yastır.
Kurtuluş Savaşı’nı yönetmiş, dayılarımızla, amcalarımızla, babalarımızla
dedelerimizle birlikte, savaş alanlarında Türk ordusunun yanında yer almış,
savaşa katılmış, savaşlar kazanmış bir komutandır Mustafa Kemal Atatürk.
Ata’mız sadece ileri görüşlülüğü ve yenilikçi özelliği ile değil çocuklara olan
sevgisiyle, dürüstlüğü, merhameti, çalışkanlığı gibi daha başka olumlu
özellikleriyle de Türk milletinin kalbini kazanmıştır.
Vefatının seksen dördüncü yılında yine bir on kasım sabahındayız.
Hava bulutlu, yürekleri sis bağlamış. Gözlerde nem, zihinlerde Mustafa Kemal
Atatürk. Vatanı ve milleti için yaptıklarıyla ve kattıklarıyla ölümsüz insan.
Büyük Atatürk’ü tarihimizin, bağımsızlığımızın baş mimarı olarak anıyorlar.
Bütün uluslar Ata’mızın manevi huzurunda saygıyla eğiliyorlar.
Bizlerde bugün Ulu önder Atatürk’ün ve onunla birlikte ebediyete intikal etmiş,
bu vatanın topraklarında doğmuş kadın erkek, küçük büyük canını feda edenleri
saygıyla, minnetle anıyoruz. Ruhları şad olsun.
Kanlarımızla, canlarımızla sulanan bu toprakların yetiştirdiği çocuklar olarak
Ata’mızı anılarıyla yaşatmak dileğiyle sevgiyle kalın. (aysuazak@hotmail.com)
Atatürk Bir Çocuğu Olsun İster Miydi?
Atatürk gibi üstün bir insanın toplumumuz nezdinde bir armağanının yaşamakta
olmasını ve onun neslini aslına lâyık bir şekilde sürdürmesini kim düşünmez?
Acaba Atatürk, bu konuda ne düşünüyordu?
Bunu bir akşam çocukluk arkadaşlarından Asaf İlbay’a samimiyetle açıklamış,
çocuğu olmayışında bir hikmet aramıştır.
Bir balo verilmektedir. Atatürk, her zamanki gibi herkesin gözlerini ayıramadığı
insan. Salonun bir köşesinde kendisine ayrılan masanın önüne saygılarını
sunmak için gelen ailelerle konuşuyor… Bu arada Asaf İlbay da eşi ve kızı ile
geliyor.
Buradan ötesini İlbay’ın ağzından dinleyelim:
Paşa ayağa kalktı, bize yer göstermek lütufunda bulundu. Oturduk. Kızıma baktı
ve dönerek, kızım Bedia’nın adını ve yaşını sordu. On altı yaşında olduğunu
söyledim. Paşa, bulunanlara hitap ederek:
“Asaf ile bir mahallenin çocuğuyuz. Belki aynı yaştayız da. Demek ben de
vaktiyle evlenmiş olsaydım, on altı yaşında çocuğum olacaktı”, buyurdu.
Çok mütehassis idi. Güzel gözlerinin nemliliği fark ediliyordu. Eşim ayağa kalktı:
Paşam, bütün millet sizin çocuklarınızdır, dedi.
“Doğru, işte ben de bununla teselli buluyorum. Evet, milletim sağ olsun.”
Ve bir an sonra ilave etti:
“Belki benim çocuğum olmadığında bir hikmet vardır. Çok sevdiğim bir tayımın
ölümünden o kadar müteessir olmuştum ki, günlerce acısını unutamadım,
yemek yiyemedim. Ya çocuğumu kaybetmiş olsaydım ne olurdum bilmem…”
***
Atatürk’ün yanında görevli (Emekli Deniz Albay) Bahri S. Noyan anlatıyor:
“Atatürk büyük bir önder, yüce bir kumandan olmakla beraber en hisli insanlar
kadar merhametli ve müşfik bir kalbe sahipti. Yıllarca cephelerde savaştan
savaşa koşmak, onun kalbini nasırlaştırmamıştı.
Yerine göre en ufak bir hayvanın dahi taciz edilmesine gönlü razı olmazdı.”
“Otomobilin altında kalan av köpeği”
“Yine başka bir olay da Ata’nın bu konudaki hassasiyetini
göstermeye kâfi gelir sanıyorum. Olay Çankaya Caddesi’nde geçti. Yalnız o
zamanlar bu caddeler bugünkü kadar kesif [yoğun] vesaitin geçidi olmadığı gibi
yollar da şimdiki kadar geniş ve muntazam değildi. Ara sıra tek tük vesait
geçerdi hepsi o kadar İşte Ankara’da bulunduğumuz bir gün Ata’nın arabasını
takiben köşke dönüyorduk. Bir ara boynunda tasması olan çok sevimli bir av
köpeği birden Ata’nın arabası önüne çıktı. Şoförün ani freni ona çarpmasına
mani olamadı. çamurluklardan birisi köpeğe çarparak onu yan tarafa fırlattı.
Fakat hayvan ölmedi., yerde kıvranıyordu. Ata, manzarayı görünce bir an elini
yüzüne kapadı. Daha sonra yanındakilere bazı emirler verdi. Hayvan derhal
baytara gösterilip muayene ve gerekirse tedavi ettirilecek, kendisine de durum
hakkında bilgi verilecekti. Derhal bir veteriner getirterek hayvanı muayene
ettirdik. Muayene sonucu köpeğin yarasının hafif olduğu ancak bir gözünün kör
olduğu için hayvanın iyi görmediği anlaşıldı. Durum Atatürk’e bildirildi.”
Kaynak: Akşam Gazetesi, 10 Kasım 1968. Gazi’nin Son yılları. (Emekli Deniz Albay) Bahri S. Noyan.