10192,93%1,47
32,36% -0,38
34,64% -0,43
2385,17% -1,53
3876,67% -0,25
DUYGU DÜZENLEME
Duygular hepimizin yaşamında özel bir yer almaktadır. Bizleri kendi hâkimiyeti altına alacak kadar yoğun, davranışlarımızı yönetecek kadar da güçlüdür ve amacına uygun yönetildiğinde yaşamımıza renk katar, harekete geçirir.
Dünyaya geldiğimiz andan bu yana içinde bulunduğumuz sosyal, fiziksel ve kültürel çevrenin etkisi altında gelişir, öğrenir ve bulunduğumuz bu çevreden etkileniriz.
Ailemizin bizlere sunduğu olanaklarla yetişir, sonrasında üzerine eklediklerimizle zenginleşiriz.
Bu süreçte duygularımızı tanır, gözlemler, zaman zaman aldığımız tepkilerle beraber bir değerlendirme yaparız. Kendimizce duygularımızın farkına varırız.
Çocuklarımız da şimdilerde böyle bir süreçten geçmekteler. İçinde bulundukları sosyal ve kültürel çevrenin etkisiyle yaşadıklarının toplamı olacaklardır.
Hedefine ulaşamadığında ya da bir engelle karşılaştığında kendi duygularını düzenleyemeyecek, başkasında gördüğü o olumsuz davranışı modellemeyi öğrenecektir.
Bir de üstüne üstlük “Deden, baban, dayın, amcan her neyse kızınca nasıl yapıyor? Nasıl ses çıkardı? Ne dedi?” şeklinde sevimli hallerini görmek için sorduklarında davranışın yer etme olasılığı artıyor.
Yine konu “Ağaç yaşken eğilir.”e geliyor.
Çocuklarımız doğduğundan itibaren duygularını tanır, ifade eder, yönetir ve duygusal düzenleme becerisini kazanırsa neler mi olur?
Kaygı sorunları yaşamayabilir mesela. Çünkü o kaygının sebebini bularak değiştirir. Kendine güvenebilir. İstedikleri olmayınca ağlamaz. Saldırgan değildir, duygusal patlamalar yaşamaz. Çünkü duygularını düzenlemenin, sakin olması gerektiğinin önemini öğrenmiştir.
Hep anne karnındaki sürecin de çocuk için önemli olduğuna inanmışımdır. Annenin duygusal durumunun çocuğa yansıdığı düşüncesi hep var olmuştur ben de. Çünkü bebeğin anne rahmine düştüğü andan itibaren, anne ve çocuk arasında, duygusal bağ kurulmuş, duygusal ilişki başlamıştır.
Bu andan itibaren annenin yaşadığı her türlü duygunun yansıması bir şekilde az ya da çok çocuğa ulaşacaktır diye düşünüyorum.
Bu nokta da annenin hem kendi, hem de çocuk için duygu düzenleme becerisini geliştirmesine ihtiyaç vardır.
Dünyaya geldikten sonra çevresinde kim varsa ya da kim birebir ilgileniyorsa bu kişilerle olan iletişimi de önem kazanmaktadır.
Bu iletişim sağlıklı değilse, duygular kontrol edilemiyor, düzenlenemiyorsa, kaygı korku gibi ani davranışlar, çocuğun yanında ağlamalar, yüksek sesli konuşmalar söz konusu ise henüz yeni yeni hayata tutunmaya çalışan çocuklarımızın duygularına yansımış olacaktır.
Bu nedenledir ki uzmanlar sıfır yedi yaşın altını çiziyorlar. Bunun içinde ilk üç yaşın önemini oldukça büyük.
Bizlerin daha bebek bir şey anlamaz, diyerek önemsemediğimiz sıfır üç yaş arası da üzerinde titizlikle durulması gereken bir dönem.
Titizlikle üzerinde durmak bebeğe karşı aşırı koruyucu olmak, ona yapışıkmış gibi her an yanında olmak anlamında değil elbette,
Yapacağımız tek şey doğal olmak. Abartıdan uzak doğru bir zamanlamayla, çocuğun zihinsel, duygusal ve bedensel gelişimine katkı sağlamaktır.
Bizler çevremizdeki kişilerle iletişimin, güvenin temelini ailemizden aldık. Onlar taa bebeklik çağımızda bizlere sarıldıkça, o bebek kokumuzu içlerine çekerek, kulağımıza ninnileriyle sevgilerini fısıldayarak beslediler.
İşte bu sevgi, bu besin maddesi vücudumuzda stres hormonunun salgılanmasına engel oluyormuş.
Araştırmalara göre stres hormonunun uzun süre salgılanması ve karşılanmayan ihtiyaçlar, beyin gelişimine, özellikle sağ beyin gelişimine olumsuz etki ediyormuş.
Sadece bebeklik değil erken çocukluk dönemini de etkiliyormuş. Öğrenme sorunlarına da neden olabiliyormuş. Bu durumda çocuklarımıza sevildiğini hissettirdiğimizde beyin gelişmesine katkı sağlamış oluruz.
Elbette abartılmış, aşırılığı olan her davranış bizi odağımızdan uzaklaştırır.
Duyguların düzenlenmesi çocuklarımız için oldukça önemli. Burada önemli olan olumsuz duygularla baş edebilmektir.
Çocuğumuz onca sinirine rağmen arkadaşının canını acıtmıyorsa duygu düzenlemesi becerisi vardır. Bu becerisini de ona bakan kişilerle elde etmiştir.
Çünkü bebeklik döneminde ihtiyaçları karşılanmış, sevildiğini hissediyor. Duygusal ve fiziksel ihtiyaçları cevap bulmuş. Kendini güvende hissediyor. Aitlik duygusu da gelişiyor.
Bakımını üstlenen kişilerle ya da birbirimize, ”Dur, acele etme, sakin ol, bir düşün.” diyerek destek olduğumuzda çocuklarımızda aynısını gözlemleyerek’ duygu düzenleme becerisi’ni geliştirmiş ve bir süre sonra da öğrenmiş oluyorlar.
Ya öğrenmemişse ya da çocuğumuz öfkesini kontrol edemiyorsa?
Bu şekilde, sakinleşmeye ve duygusal bir desteğe ihtiyaç duyduğunu yansıttığı için önce onun her ne için öfkelendiğini anladığımızı ona hissettirmeliyiz.
Elinden tutup, gözlerine dikkatle bakarak, anlaşıldığını hissettirmek hem güven verecek hem sakinleşecektir. Onu reddetmediğimizi, öylece kabul ettiğimizi hissedecektir.
Ona sarılıp, “üzgünsün” diyerek duygularını ona yansıtıp, onu anladığımızı, onun duygularını dinlemeye hazır olduğumuzu sezdirmeliyiz.
Sakinleştiğinde onun duygularını ona duyurmalı. Konuya göre altında yatan korku ya da kaygı var mı ona bakıp hislerini açıklamasına fırsat vermeli, bundan sonra böyle bir durumla karşılaştığında neler yapacağı konusunda onu düşündürerek duygularını düzenlemesine yardımcı olabiliriz. Duygular düzenlendiğinde, hayat anlam kazanır…
Sevgiyle mutlu kalın. (aysuazak@hotmail.com)