ADANMIŞLIK
Değil, hiç sıradan değil!
Tam tersine sıranın en başında yer alan, son derece önemli bir gündür aslında.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü
Her anlamıyla önemlidir, kadınlarımız.
Nerede olursa olsun, hangi kimliğin sahibi olursa olsun, yaratıldığından bu yana hep birinci sıradadır. Gönüllerin sahibi, sahibinin gönlündedir.
Ne parayla ne de pulla değer kazanır. Sadece eşine, çocuklarına, annesine, babasına, kardeşlerine ve sevdiklerine yaptığı fedakârlıklarla anlam kazanır kadın.
Bu yetmezmiş gibi vatanı ve milleti için verdiği canla, yüreklere kazınmıştır kadın.
Cepheden cepheye koşarak, yaraları sarmasıyla hatırlanır kadın.
Aldığı sorumluluklar düşünüldüğünde, yuvasını yapan dişi kuş olur kadın, saçı süpürge olmuştur, evinin de direği.
Sevdi mi tam sevmiş, kul köle olmuştur. Tuttu mu tam tutmuştur, başarana kadar.
Pek çok şiire konu olmuş, pek çok şairin aşk acısıdır kadın.
Kiminin gönlünün sultanıdır, kiminin kırık dökük kelimeleri.
Her toplumun direği, vazgeçilmeyeni olan kadınlarımız,
Ne var ki,
Omuzlarına yüklediğimiz bir yığın sorumlulukla onca yükün altında bilmeyerek bile olsa ezdiklerimizdir.
Kim olursa olsun, sevgilisi, eşi, ister kız, ister erkek kardeşi, isterseniz babası ya da annesi olarak bir sürü baskıyla şekillendirdiklerimizdir.
Her durumda güçlü olmak zorunda bıraktıklarımızdır.
Abartılmış reklamlara, konu ettiklerimiz belki de buna özendirdiklerimizdir.
Aşağılayıp yok saydıklarımız, üzerine gül kokladıklarımızdır kadın.
Evlat acısına dayanamayıp hayata küstürdüklerimizdir.
Şiddet ve tacizle yalnızlaştırıp, sahip çıkamadıklarımızdır.
Onlara sunulan estetikli, silikonlu güzellik algısını değiştiremediklerimizdir.
Doğallığı ve gerçekliği genç yaşta veremediklerimizdir kadın.
Ve bazı kadınlar vardır ki,
Kadındır, annedir, kardeştir, eştir. Zengin olmasa bile başını göğsünüze dayadığında, yüreğinin zenginliği ılık ılık akar yüreğinize.
İster bir eş olun, ister bir kardeş, ister bir evlat, hiç fark etmez. Neyseniz onu hissedersiniz. Sıcacık, samimi ve içten gelen o menfaatsiz duygunun sadece bir kadından, hem de sizi çok seven bir kadından geldiğini bilin.
Kendini sevgiyle ve sabırla size adamıştır.
Gününüz kutlu, ruhunuza dokunabilen sevenleriniz olsun. (aysuazak@hotmail.com)
Sadece bir haftalık evliydiler. Bahçelerine bir tohum ekmeye bile fırsat bulamadan kralın adamları geldi ve eli silah tutan bütün adamları savaşa çağırdı.
Tartışmak yalvarmak hiçbir işe yaramadı. Erkeğini götürdüler ve kadın yalnız kaldı.
Her gün kocasının dönüşünü bekledi. Günler, aylar, yıllar geçti.
Sonra tam sabahın ilk kırağıları doğayı beyaz buzlarıyla öperken adam geri döndü. Ama adam aynı adam değildi.
Gözleri koyu, bakışları sert ve yüzü kapalı bir kapı gibiydi. Kadınına ne sarıldı ne de onu öptü. Güzel sözlerine cevap vermedi.
Sessizce yemeğini yedi ve üzerine pelerinini örttü, uykuya daldı.
Günler, haftalar böyle geçti. Kadın dayanamayıp şifacı adama gitti ve durumu anlattı.
Şifacı: Yardım edebilirim ama iksir için gereken malzemeyi bulman çok zor.
Kadın: Ne istersen söyle. Kocamı seviyorum ve ne gerekirse yaparım.
Şifacı: Dağ aslanının yelesinden 3 kıl gerekiyor.
Kadın tamam diyerek eve doğru yola çıktı.
Yanına ekmek ve et aldı. Dağ çok çetindi. Vahşi hayvanlarla doluydu.
Yürüdü 4 gün boyunca.
Sonunda aslanın mağarasına ulaştı. Aslan uyurken etin bir kısmını mağaranın kapısına koydu ve saklandı.
Aslan eti yedi ve kadın nefesini tutup izledi.
Ertesi gün aynı şeyi yaptı. Bu sefer daha yakınına saklandı. Aslan etini afiyetle yedi. Her gün bunu tekrarladı.
Son parçasında kadın riske girmek zorundaydı.
Girdi ve aslanın yanına yaklaştı. Aslan teşekkür eder gibi kadının yüzüne baktı ve ne istediğini sordu.
Aslan cevap olarak yelesini kadına doğru uzattı.
Kadın 3 kıl kopardı ve hemen şifacıya gitti. Şifacı şaşırdı ve “iksir diye bir şey yok” dedi.
Kocanı iyileştirecek tek kişi sensin. Bir aslanın yelesinden 3 kıl alacak kadar onu evcilleştirebiliyorsan bu iş için gereken tüm adanmışlığa, sabra ve sevgiye sahip olduğunu biliyorum.(alıntı)