Tabiatın mucizeleri her geçen gün farklı bir şekilde ortaya çıkıyor. Limon görünce suratınızı ekşitmeyin ve mucizelerini okuyun.
2 haftada eklemleri yeniden doğmuş gibi yapın!
Limon kabuğu neden özellikle eklem ağrısına iyi gelir?
Limonda bulunan yararlı besin maddelerinin neredeyse yarısı limonun kabuğunda bulunur. Acımsı tadından dolayı çoğu insan kabuğunu atıp yalnızca meyvenin suyunu kullanır. Ancak limonun kabuğunu attığınızda aslında genel sağlığınıza iyi gelecek ve hatta eklem ağrısıyla mücadele edecek çok sayıda besin maddesini de atmış olursunuz.
Limon kabuğunda bulunan esans yağlarının kan damarlarını rahatlatıp ağrı hissini önemli ölçüde azaltan iltihap sökücü bir etki yaparak eklem ağrılarını azalttığı gösterilmiştir.
Limonun kabuğu, kan damarlarını yatıştıran ve anti-iltihap özelliklere sahip zengin özlü yağlarla doludur – sinir ağrısını yok etmek için mükemmeldir.
Limon kabuğuyla eklem ağrıları nasıl tedavi edilir
Malzemeler:
- Doğal sızma zeytinyağı,
- 2 büyük organik limon,
- Kapaklı küçük bir kavanoz,
- Temiz bir sargı bezi
Hazırlanışı
- Limon kabuklarını kavanozun içine koyun ve kabukları tamamen kaplayacak kadar zeytinyağı ekleyin. . Kavanozu sıkıca kapatın ve karışımı iki hafta bekletin.
- İki hafta geçtikten sonra, karışımınızı sargı bezinin üzerine dökün ve ağrı duyduğunuz bölgenin üzerine yerleştirin. İdeal olarak bu tedaviyi gece uygularsanız bu merhem siz uyurken cildinize iyice işleyebilir.
Altı Dirhem
Hz. Fatıma, “Ya Ali’ Hasan, Hüseyin aç, evde yiyecek yok.. gidip yiyecek bir şeyler alsana” der.
Hz. Ali’nin sadece altı dirhemi vardır.
Yiyecek almak için evden çıkar ve giderken yolda kavga eden iki insan görür.
Hz Ali: “Niçin kavga ediyorsunuz?
Şu âlemde Allah’ı düşüneceğiniz yerde niçin birbirinizle mücadele ediyorsunuz?” diye sorar. Kavga edenlerden biri, diğerinden altı dirhem alacağı olduğunu, vermediğini, söyler.
Hz Ali cebindeki altı dirhemi çıkarır ve alacaklıya verir.
Evine geldiğinde eli boştur, ‘Cennet kadınlarının seyyidesi’,
“- Ya Ali, hiç mi bir şey almadın?” diye sorunca,
“- Ama ara düzelttim ya Fatma” der.
Hz Fatma’nın yüzünde nurlu bir gülümseme belirir.
Memnundur kocasının bu güzel hareketinden.
Daha sonra Hasan’la Hüseyin ağlamaya başlarlar, ‘açız’ diye.
Bu acı manzaraya dayanamaz ve evden çıkar.
Yolda bir adama rastlar.
Elinde besili bir deve;
“- Ya Ali bu deveyi sana satmak isterim, ucuza satacağım.”
“- Param yok” der Hz Ali.
“- Olsun” der adam.
“- Bu deveyi sana vermeyi çok istiyorum.150 dirhem bu deve.
Al sonra ödersin.”
Alır Hz Ali o deveyi.
Yolda giderken başka adama rastlar.
“- Ya Ali” der, “ne güzel bir deve bu.
Ben bunu 300’e alayım ne olursun reddetme beni.”
Hz Ali: “- Ama ben bunu 150’ye aldım” der.
“- Olsun, ben çok beğendim bunu” ve deveyi satar.
Hz Ali mutlu bir şekilde gider yiyecekleri alır eve döner.
Sonra Peygamber’in huzuruna çıkar.
Efendimiz(s.a.v.) güler, “gel” der, “ya Ali şu deve hikâyesini anlat”.
Anlatınca da der ki:
“- Sen ki ara düzelttin. Allah Cebrail’i ile sana deveyi sattı. İsrafil’i ile de satın aldı. Her kim ki ara yapar, birleştirir, düzeltir, ikilikten insanları kurtarırsa o bendendir ya Ali.”
Gerçek Dostluk
Mevlana ve bir öğrencisi, dostluğun ve arkadaşlığın konu edildiği bir söyleşiden çıkmışlar, yolda birlikte yürüyorlardı. Biraz ileride yolun kenarında, iki köpeğin koyun koyuna sokulmuşlar, birlikte uyumakta olduklarını gördüler. Öğrencisi, biraz önceki söyleşinin de etkisi altında kalarak, bu görüntü karşısında çok duygulandı ve bu duygusunu Mevlana ile paylaşmak istedi: .
“Efendim şu manzaraya bakın” dedi. “Ne denli yüce bir ders alınacak dostluk örneği, değil mi?”
Mevlana, öğrencisinin bu heyecanı karşısında hafifçe gülümsedi ve kişisel çıkarların nice dostlukları yakıp kül ettiğini anımsattıktan sonra ona, unutamayacağı bir ders verdi:
“Evlat, sen onların arasına bir kemik atıver de, bak o zaman gör dostluklarını” dedi.
“Bir dostluk, kişisel çıkar karşısında unutulmayacak denli sağlamsa, ancak o durumda bir değer ifade eder ve ancak o zaman onun adına gerçek dostluk denilir.”