EL MUHTAÇ
Şu hayatta herkes, herkese muhtaç. Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur misali, insan her zaman ve öncelikle Yaradan’a muhtaç. Toprak suya muhtaç, ağaçlar kuşlara, denizler balıklara, gökyüzü yıldızlara, ay ve güneşe muhtaç. Doğduğu günden beri hayat başladığı için evlat önce anne babaya, sonra konu komşuya, okulda sınıf arkadaşlarına, öğretmenlerine muhtaç. Kuşlar bir yuva bulmadan hayatlarını süründüremeyeceğini bildiği için öncelikle bir yuvaya muhtaç.
Ve bütün bunlar hayatın birer gerçeğiyken, insanoğlunu el muhtaç olarak adlandırabiliriz. O halde kalbinle seveceksin ki, yüzün gülsün, dudaklarından en güzel sözler dökülsün, gözlerin sevgiyle süzsün, hayata bağlan. Aslında insanoğlunun var olma nedeni, sevgiyle başlar. Karşılıksız, insanı Yaradan’dan dolayı sevmek, kamil insan olma yolunda en büyük adımdır.
Anne ve babayı sevmek, kardeşleri sevmek, akrabaları sevmek, toplumu sevmek, ülkeyi sevmek ve her söze nasıl ki besmeleyle başlamak bir bereketse; sevmek te o berekete asalet katan en güzel duygudur.
Hani okullarda söylerdik ya, “Küçüklerimi sevmek, büyüklerimi saymak” diye her şeyin başı sevgiyle başlar. Seveceksin ki seni de sevsinler. Sevgi gökyüzünde bir gökkuşağı gibidir, yüreklerde tatlı bir esinti, ruhumuza ferahlık veren en önemli duygudur. İnsan hep sevmeli ki, sevilmeye muhtaç hale gelmesin.
Hani derler ya, doğduğun zaman sararlar seni küçük bir beze, öldüğünde de koyarlar kocaman bir beze. Gelişin ve gidişin sonuçta. Doğduğunda sen ağlarken senin için gülenler, öldüğünde de sevgiyle eğer yola çıkıp gözlerini kapamışsan musallada burnuna gelen cennet kokuları yüzünde tatlı bir tebessüm oluşturur da seni yolcu edenler hüngür hüngür ağlarlar. Allah kimsenin kalbinden sevgiyi eksik etmesin, sonuçta diyelim ki sevelim, sevilelim bu dünya hepimize yeter.
Keçi ile Tilki Hikayesi
Tilki, günün birinde, içinde su bulunan bir kuyuya düşmüş. Kuyunun içinde oraya buraya sıçramış; ama bir türlü yukarı çıkamamış.
Bir süre sonra orada bir keçi görünmüş. Susadığı için hemen kuyunun başına gelmiş. Eğilip kuyunun içine bakmış. Bir de ne görsün? Aşağıda bir tilki duruyor. Keçi çok şaşırmış. Aşağıya seslenmiş:
– Orada ne yapıyorsun tilki kardeş?
Tilki serinkanlılıkla:
– Ne yapacağım? Su içiyorum, demiş.
Keçi, kuyuda su olduğunu duyunca çok sevinmiş. Tilkiye:
– Su soğuk mu? diye sormuş. Kurnaz tilki:
– Hem de buz gibi, demiş.
Keçi:
– Nasıl içebilirim bu sudan? diye sormuş.
– Ondan kolay ne var? demiş tilki. Hop de, aşağıya atla
Keçi, tilkinin bu sözlerine kanıp kendini aşağıya atmış. Kuyudaki sudan kana kana içmiş. Susuzluğu geçince, tilkiye:
– Buradan nasıl çıkacağız? diye sormuş.
– Kolay, demiş tilki. Sen ön ayaklarını kuyunun duvarına dayayıp arka ayaklarının üzerine dikil. Ben, sırtına basarak kolayca dışarı çıkarım. Sonra da seni yukarı çekerim. Böylece ikimiz de kurtulmuş oluruz.
Keçi, tilkinin dediğini yapmış. Tilki, onun omzuna basarak bir sıçrayışta kuyudan çıkmış. Hemen ormana doğru koşmaya başlamış.
Keçi, tilkinin hile yaptığını anlamış. Ardından acı acı bağırmış:
– Ben senin kuyudan çıkmana yardım ettim; ama sen beni bırakıp gidiyorsun. Olur mu böyle? demiş.
Bu sözleri duyan tilki, geri dönerek keçiye:
– Sen aklını yitirmişsin ey keçi! Eğer bir gram aklın olsaydı, kuyuya atlamadan önce nasıl çıkacağını düşünürdün, demiş. Sonra da hızla oradan uzaklaşmış.
Sözün özü; bir işe girişirken enine boyuna düşünüp tartmak gerekir. Aksi taktirde tatsız sürprizlerle karşılaşmamız kaçınılmaz olur.
Zannediyor
New York’ta yaşayan Kemal, Çin restoranına gitmiş. Garson yüzde yüz, hiç katıksız bir Çinli.
Yemek siparişi verirken, Çinli garson Türkçe sormuş; “Arzu ederseniz size kuru fasulye pilav da verebiliriz”.
Kemal zevkten dört köşe, hemen konuşmuş; “Pilav üstü kuru mu var?”
– Var beyim!
Çinli getirmiş fasulye pilavı, Kemal’in keyfine diyecek yok. Yemeği o kadar beğenmiş ki, teşekkür etmek için patronla görüşmek istemiş. Çin restoranının patronu bizim Temel!
Kemal, Temel’in elini hararetle sıkarken, tebriklerini sıralamış;
“Tevekkeli değil, bütün Türk arkadaşlar sizin restoranı tavsiye ediyor. Ben memlekette böyle güzel fasulye pilav az yedim. Hele şu Çinli garsona bayıldım birader. Adam takır takır Türkçe konuşuyor”.