Tarih: 21.12.2025 17:12

ASGARİ ÜCRETİN SESSİZ ÇIĞLIĞI

Facebook Twitter Linked-in

Yeni yıl yaklaşırken milyonlarca insanın kulağı aynı kapıda: asgari ücret görüşmelerinde. Market raflarının ateş pahası olduğu, kiraların nefes aldırmadığı, çocukların defterinin, kaleminin bile hesaba katılmak zorunda kaldığı bu günlerde "asgari" kelimesi, ne yazık ki "asgari hayat"a dönüşüyor.
Oysa asgari ücret; bir insanın, kimseye muhtaç olmadan, temel ihtiyaçlarını onuruyla karşılayabileceği bir yaşam hakkının adı olmalı.Bir asgari ücretlinin günü, alarmın çaldığı anda başlar; metroya yetişme telaşı, hesaplı bir öğle yemeği, eve dönerken market fiyatlarını karşılaştırma, ayın sonunda kira ile fatura arasında sıkışan kararlar… 
En zor soru ise hep aynı: "Kiramı mı ödeyeyim, çocuğumun okul masrafını mı?" Bu sorunun ardında yalnızca para yok; eriyen umutlar, sahipsiz kalan hayaller, ötelenen mutluluklar var.Birçoğu için sinema, tiyatro, yaz tatili artık bir lüks değil—başlı başına bir uzak anı. Kültürel bir etkinliğe gitmek, çocuğunun elinden tutup tiyatro salonunun ışıklarına bakmak… Bunların adı artık "beklenti" değil; çünkü beklemek yoruyor. Ama en azından hayatta kalmak, başını sokacak bir ev bulmak, sofraya sağlıklı bir yemek koymak, çocuğunun eğitimini sürdürebilmek; işte bütün mesele bu. İnsan, hayattan "pay" değil, "yer" istiyor. Onurlu bir yer. 
Bu yüzden yeni yılda belirlenecek asgari ücret, bir rakamdan ibaret değil—bir ömrün ağırlığı. Rakamlar, bir evin ışığının yanıp sönmesine, bir çocuğun defterinin sayfa sayısına, bir annenin markette "bunu bırakayım" demesine dönüşüyor. Kâğıt üzerindeki sayılar, mutfağın ışığında gerçek oluyor.
Asgari ücrete yapılacak artışlar, zincirleme olarak pek çok ürüne, taşınmaza yansıyacak; bunu hepimiz biliyoruz. Tam da bu yüzden "vicdan terazisi" diye bir şey var. Zamlar daha maaş cebe girmeden, etiketlere yansıyorsa, orada bir adalet kaybı var demektir. Empati kurmak bir süs değil, bir sorumluluk: "Ben olsaydım?" diye sormadan yapılan her artış, birilerinin sofrasından bir tabağı eksiltiyor. Zamların, insanların hayatlarını karartmayacak şekilde, şeffaf ve gerekçeli biçimde, ölçülü adımlarla yapılması şart. Çünkü ekonomi sadece grafiklerden ibaret değil; her grafik bir hayatın nabzı.Burada devletin ve işverenlerin rolü hayati. Devlet, en kırılgan kesimi koruyacak politikaları üretmekle; işverenler, emeğin hakkını adilce teslim etmekle yükümlü.
İyi bir asgari ücret yalnızca enflasyon oranına bakılarak değil, gerçek yaşam maliyetine, yoksulluk sınırına, barınma ve gıda erişimine göre şekillenmeli. Ücretin yanı sıra destekler de hayati: kira yardımları, çocuk ve eğitim destekleri, düşük gelirli için vergi ve ulaşım indirimleri, etkin fiyat denetimleri, gıda ve enerji alanında adil rekabetin korunması… Bunlar, sadece bugün için değil, yarınlarımız için de gerekli."Asgari ücret ne kadar olmalı?" sorusunun cevabı, "insanca yaşam" çizgisinde saklı. 
Kira, fatura, sağlıklı beslenme, ulaşım, eğitim, temel giyim ve küçük bir birikim payı… En düşük ücret, bu kalemleri borçsuz ve başkasına yaslanmadan karşılayabilmeyi temin etmeli. Bir ücret, insanı hayata bağlamalı; hayattan soğutmamalı. Ücretin gücü, kişinin onurunu koruduğu noktada anlam kazanır.
Unutmayalım: Asgari ücret, toplumun en geniş kesiminin nefes borusu. O boru daraldığında yalnızca en alt kesim değil, tüm ekonomi öksürüyor. Adil paylaşılan yük, güçlü bir toplumu büyütür; tek taraflı bırakılan yük ise sessiz çığlıkları çoğaltır. Emeğin değerini korumak, sadece çalışanın değil, işverenin ve devletin de uzun vadeli çıkarıdır. Çünkü huzur, ekonominin en sağlam yatırım aracıdır.2026 yılına girerken dileğimiz basit ama derin: vicdanın, aklın ve hakkaniyetin bir araya geldiği bir düzen. Zamlar yapılırken vicdan; kararlar alınırken akıl; hayat sürerken umut… 
Bugün alınan her doğru karar, yarın bir çocuğun gülüşünde, bir annenin rahat nefesinde, bir babanın "çocuğum okusun" gururunda yankılanır.Asgari ücret, sadece "asgari" bir sayı değil, "azami" bir sorumluluktur. Bir toplumun vicdanı, en çok en zayıf halkasında duyulur. Ve biz, o sesin duyulmasını istiyoruz. Çünkü insan onuru, etiketin değil, kalbin çizdiği çizgidir. 
Sağlıcakla kalın…

*Vecdi ŞENEMRE




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —