Tarih: 10.03.2024 12:41

100. Yıl Onuruna Gölcük Okuyor Projesi ÖĞRETMENLER OKUDU, DİNLEYENLER MEST OLDU

Facebook Twitter Linked-in

‘Gölcük Okuyor’ Projesi 100. Yıl Onuruna Değirmendere Uğur Mumcu Ortaokulu, Değirmendere Donanma İlkokulu, Değirmendere Turgut Özal İlkokulu ve Halıdere İlkokulu Öğretmenleri veliler ile bir araya gelerek Kitap Okuma etkinliği gerçekleştirdi.  Etkinlikte Reşat Nuri Güntekin’in ölümsüz eseri ‘Çalıkuşu’ ve Bilgin Adalı’nın ‘Çanakkale Destanı’ kitapları değerlendirilerek, Okumanın önemi vurgulandı.

Değirmendere Uğur Mumcu Ortaokulu’nda yapılan Kitap Okuma etkinliğine; Öğretmenler Leman Özdemir, Feriha Parlak,Zuhal Altok ve Çiğdem Öztürk ile Veliler katılım sağladı. Düzenlenen etkinlikte Öğretmenler ile Veliler ‘Çalıkuşu’ ve ‘Çanakkale Destanı’ kitaplarını değerlendirdi.

Öztürk, Öğretmen olmaya karar verdiği kitaptan alıntılar yaptı

Değirmendere Uğur Mumcu Ortaokulu Türkçe Öğretmeni Çiğdem Öztürk, etkinlikte Reşat Nuri Güntekin’in ‘Çalıkuşu’ romanından alıntılar yaparak kitabın değerlendirmesini yaptı. Öztürk, ‘Okumaya başladığım andan itibaren ‘Öğretmen’ olmaya karar verdiğim kitap ‘Çalıkuşu’ benim için vazgeçilmez! Yetişkinliğe adım atarken; Feride ile bütünleşen fikirler, inançlarımın yeşermesinde hatta fidan boyutuna gelmesine Çalıkuşu ile serpildi. Sadece okurken değil artık ben Feride’ydim. İnatçıydım, aşıktım, bildiğimi okumaktan kimse alıkoyamazdı, asiydim ama hep asildim. Anadolu’da çalışmak için can atmam bile, eskiyen o sarı sayfaların arasında hayallerimin kalesi oluvermişti. Reşat Nuri; Türk Edebi dünyasının en toplumsa, en doğal, en iz bırakan Yazarı olarak benimle bütünleşen, Yazın dilimin şekillenmesindeki en önemli Yazardır. Uzun, süslü betimlemeler her zaman sürükleyiciliği etkiler ve beni yorar. Okur olarak tercihim daha çok kelimelerden yola çıkarak kendi canlandırmalarımı yapabilmektir. Ki ben bu anlayışımı Yaprak Dökümü, Dudaktan Kalbe, Akşam Güneşi, Yeşil Gece, Damga Romanlarıyla şekillendirdim. Anladım ki bende Reşat Nuri ile aynı dili konuşuyorum ve konuşmaya da devam edeceğim. Aslında Çalıkuşu, bir roman olarak tasarlanmamıştır. ‘Oyun’ olarak yazılmış fakat savaş koşullarında sahnelenemediği için roman olarak yayınlanmıştır. Edebiyatımızdaki gerçekçiliğin ilk örneklerinden biridir. Çalıkuşu, aşk teması aslında gölgede kalan bir eserdir benim için. Anadolu’nun yoksulluğudur, çaresizliğidir, inançlarla sömürülen, ibretlerle dolu diyarıdır. Yıllar geçebilir ama soruyorum sizlere; değişen ne var? Değişmeyecek sınırlar, değişmeyecek zihniyetler, değişmeyecek tabular..

*Yolun açık olsun… Ben, bunu ilk kez yürekten söyledim.  Ve ben bunu ilk kez böyle Yürekten söyleyince  ‘Yolun açık olsun.’  Bir dua niteliği kazandı.  Kalbimin barıştı seninle böyle

Herkes ettiğini bulur; bende, sende… Bu, hep böyle  *Ne çıkar ben bir kapıyı açsam…

Açmasam ne çıkar? Çarpıp gitsem­?  Ardındaki odalar çoktan gitmiş,  Kapılar yansa, ne çıkar…

*Ne çıkar sorsan yaramı?  Sormasan, öldürsen ne çıkar… Ben çoktannn tükürmüşüm ciğerimi

Nefes alsan ne çıkar…       -Daha o gün anlamıştım Feride, ben ömrümce seninle sınanacaktım. Çünkü insan daima en sevdiği ile sınanır.  Kedi ve kasımpatı kokuyor bütün sokaklar Dilinin dönmediği dualar sayıklıyor  Zeyniler Köyü’nde ‘Çalıkuşu’ şimdi zaman

-Alışmak, alıştıkça sıradanlaşmak… Kendini tanımayı başaran şanslı bireylerden biri olarak emin olduğum tek gerçeğim, kitaptaki bu cümleyle ruhuma mumunu yakıyor. Ben asla alışmayacağım. Sıradan olmamak ya da sıradan olmadığımı haykırmak, bu evrendeki soluğumun tek sebebi olacak.’

Altok, ‘Çanakkale Savaşı Türklerin vahşi olmadığını kanıtlayan bir savaş olmuştur’

Donanma İlkokulu Öğretmeni Zuhal Altok’ta Bilgin Adalı’nın ‘Çanakkale Destanı’ adlı kitabının değerlendirmesini yaptı. Altok, yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: ‘Gökyüzü, yalnızca tanıktır insanoğlunun öyküsüne. Yeryüzü ise insanoğlunun öyküsünü anlatır binlerce yıldır. Geçmişten günümüze insanın olduğu yerde, savaş var. Çanakkale Savaşı, tüm dünya tarafından bilinen bir savaş. Çünkü bu savaşta ülkemiz dünyanın birçok ülkesinden savaşa gelen askerleri kucağında taşıyor. Bizim için çok önemli bir mücadeleydi Çanakkale. Biz neden, ne uğruna savaştığımızı biliyorduk. O genç askerler, niye geldiklerini bilmeden buraya geldiler. Kimi vurduklarını bilmeden vurdular. Ne dediğini bilmediği bir savaşın adsız kahramanları olacaktı onlar. Ölüp gittiler. Neden öldüklerini anlamadan, yaşamaya doymadan. Sevdiklerine, sevgililerine kavuşamadan, bu topraklarda kardeş gibi yatıyorlar. Savaşın çok boyutu var. Bu kitap yüzeyselde olsa bu durumu ele almış. Çanakkale menüsü üzüm hoşafı, ekmek öte yandan düşman kuvvetlerde de ciddi bir su sıkıntısı var. Mısır’dan su getirmeye çalışıyorlar.  Ülkemizin kaynakları bol. Savaş bu şekilde seyrederken ateşkes günlerinde iki taraf birbirine yiyecek, sigara alışverişi yapıyor. Ateşkes günleri de zor geçiyordu elbette. Gelinciklerle dolu bir buğday tarlasında 4 bin Şehit Askerimiz yatıyordu. Bir o kadar da Anzak’ta papatyaların arasındaydı. Yalnızca Kızılay ve Kızılhaç bayraklı sedyeler dolaşıyordu ortalıkta. Neden savaşa geldiklerini, neden öldüklerini bilmeyen Anzaklar, Türklerin vahşi birer yaratık değil, sıcak yürekli insanlar olduklarını görmüşlerdi. Anzak Er Henry Bomes’in Türklerden bahsettiği yer. Kitabımızda daha önce başka okuduğum kitaplarda rastlamadığım bir boyut. Savaşta yaşanılan hastalıklar, sadece düşmanla değil, hastalıkta savaşı zorlaştıran bir etken. Savaşın birçok kahramanı var. Kitapta ismi geçen bir çok kahraman var. Gemiler, Mayın Gemileri. En büyük kahramanımız mücadeleye yürekten inanan, bu savaşın önemiyle ülkenin seyirini değiştiren, kendini ve ülkemizi, topraklarımız için vereceğimiz mücadeleyi tüm dünya ülkelerine gösteren büyük Komutan, eşsiz Lider Mustafa Kemal Atatürk. Savaşta Kahraman Türk Askerine şiir yazdıran bir milletiz. Bu savaşı anlatmaya kitaplar, şiirler, filmler, belgeseller yetmez. Biz ancak okuduklarımızla, izlediklerimizle içselleştirir ve tarihi öğretmek adına çocuklarımıza aktarım yaparız. ‘

Haber: Serap DURUKAN




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —