10729,49%-0,92
41,19% 0,20
48,31% 0,61
4758,20% 1,43
7652,82% 1,73
AKRAN ZORBALIĞI
Türk Dil Kurumuna göre zorba kelimesi “Gücüne güvenerek hükmü altında
bulunanlara söz hakkı ve davranış özgürlüğü tanımayan (kimse)”
Zorba dendiğinde genelde akla gelen, akran zorbalığıdır. Akran dendiğinde de
çocuklarımız akla gelir.
Bir çocuğun kendi yaş grubunda veya kendi yaşına yakın bir çocuğa sosyal, siber,
sözel ya da fiziksel olarak yaptığı şiddet akran zorbalığıdır. Burada asıl yapılmak
istenen karşısındaki kişiyi bastırmak, sindirmek bir anlamda onu yönetme isteğidir.
Zorbalığa uğrayan çocuk kendini koruyamadıkça, zorbalık yapan bundan cesaret
alarak zorbalığa devam edecektir. Bir süre sonra zorbalığa uğrayan çocuk eğer
ailesiyle paylaşamıyorsa içine kapanacak, ondan uzak durmaya çalışayım derken
sosyalleşemeyecektir. Sosyalleşme çocuğun gelişiminde çok önemli bir yer
tutmaktadır.
Yine bu durum zorbalık yapan için tekrarlanan davranışlarla tekrar edecektir. Bir süre
sonra da normalleşecektir ki en tehlikesi budur.
Akran zorbalığı, okul öncesinde ve ilköğretimin ilk dört yılında görüldüğü gibi sonraki
yaş gruplarında da sınırları genişlemiş olarak gözlenebilir.
Okul öncesinde yaşları küçük olduğu için tam olarak adı konulmayan bu davranışlar
çoğu zaman zorbalık yapan çocuğun ailesi tarafından maalesef sevimli bile gelebilir.
Aslında bu sevimliliğin altında, zorbalığın filizlenmekte olduğunun farkına varamadan
çocuk ilkokula başlamış olacaktır.
Birinci sınıftan itibaren büyüdükçe fiziksel zorbalık farklı biçimlerde kendini
gösterecektir. Nasıl mı?
Vurarak, iterek, çelme takarak, tokat atarak, tekmeleyerek, saç çekerek, içeriğini tam
olarak anlayamasa da eşya ya da para çalarak …
İlkokuldan sonra tüm bunlara ek olarak biraz daha şekil değiştirecek, en ufak bir
davranışı büyütüp şiddete başvuracaklardır. Hatta birkaç kişi birlik olup birini
dövebilirler. Zorla bir şeyler ısmarlamasını isteyerek, isim takarak, dışlayarak fiziksel
zorbalık yapabilirler.
Sözel zorbalık da sözlü ifadeler içerir. Küfür en yaygın olanıdır. Özellikle yaşları biraz
arttıkça kendilerini büyümüş olarak hissederler. Fiziksel görüntüleriyle ve konuşma
şekliyle alay etme, dalga geçme, giyiniş şeklini küçümseyerek aşağılaması hatta
tehdit etmesi sözlü zorbalığın örneklerinden birkaçıdır.
Teknolojinin ürünü olan araçları kasten tekrar eden davranışlarla bir kişi veya grup
tarafından art niyetle kullanılması da siber zorbalıktır.
Gizli çekilen fotoğraflar ve bunları paylaşmak, utandıran ve tehdit eden yazılar
yazmak, mesajlar göndermek, çekilen video ve fotoğraflarla şantaj yapmak gibi
örnekleri sıralamak mümkündür.
Sosyal zorbalığı ise, iki kişinin arasını bozmak, dışlamak, haksız yere şikâyet etmek,
yok saymak şeklinde sıralayabiliriz.
Zorbalığa uğrayan çocukların başarıları düşer. Sürekli uğradığı zorbalığı ve korunma
yollarını düşünür. Stresli, sakin ve içe dönüktür. Hatta öyle olur ki okula gelmek
istemeyebilir.
Zorbalık yapanın da, zorbalığa uğrayanın da anne babası bilgilendirilmelidir. Bu
nokta da her ikisinin de mutlaka dışarıdan bir desteğe ihtiyacı olacaktır. Özellikle
zorbalık yapmanın altında yatan sebeplerin incelenmesi önemlidir. Bu süreçte okul
rehberlik birimi ile iletişim kurularak çocuklar ruhsal açıdan gözlemlenir.
Ayrıca zorbalık fark edildiğinde “çocuktur ya da gençtir, kendi aralarında çözer”
demeden, hiç beklemeden ve kimseyi suçlamadan çözüm arayışına geçilmelidir.
Yine böyle bir durumla karşılaşıldığında anne baba olarak çocuklarımızı zorbalıktan
korumak amacıyla “sen de vur, sen de yap” şeklinde yaklaştığımızda kiminle ve nasıl
biriyle olduğunu bilmediğimiz için çocuklarımızı ya da gençlerimizi daha zor
durumlara sürükleyebiliriz. Özellikle ilkokul çağındalarsa bu yaklaşım çocuklarımız
için tehlikeli olabilir. Hemen bir öğretmeniyle paylaşması en iyisi olacaktır.
Anne ve baba olarak bizler çocuklarımızı hissettirmeden takip etmeliyiz. Okuldan eve
geliş saatlerinden tutun da kapıdan içeri girişlerine kadar. Evet, en başlarda
çocuklarımızın her gün eve girişlerini izlediğimizde yolunda gitmeyen bir şeylerin
olduğunu hissederiz. O gün olanları az çok tahmin eder, yine onun üzerine çok
gitmeden sabırla önce onun paylaşmasını bekleriz. Paylaşmıyorsa “Benimle
paylaşmak istediğin bir şey var mı?” diyerek iletişimi başlatırız.
Buna küçük yaşlarda başlarsak büyüdüklerinde önce onlar iletişim kuracaklardır.
Yorum yapmadan sabırla dinliyor ve o an da doğruyu göstermiyorsanız,
eleştirmiyorsanız inanın sizden hiçbir şey gizlemeyeceklerdir.
İnandıklarınızı hayata geçirirken kulaklarınızı kapatarak, yolunuza devam etmeniz
dileğiyle. Sevgiyle mutlu kalın…(aysuazak@hotmail.com)
Kurbağalar bir gün yarışma düzenlemiş.
Hedef; çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış. Bir sürü kurbağa
da arkadaşlarını seyretmek için toplanmış ve yarış başlamış.
Gerçekte seyirciler arasında hiçbiri yarışmacıların kulenin tepesine
çıkabileceğine inanmıyormuş. Sadece şu sesler duyulabiliyormuş:
“Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!”
Yarışmaya başlayan kurbağalar kulenin tepesine ulaşamayınca
teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar.
İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya
çalışıyormuş. Seyirciler de ısrarla, avazları çıktığı kadar bağırmaya
devam ediyorlarmış:
“Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!”
Sonunda bir tanesi hariç, hepsinin ümitleri kırılmış ve yarışı bırakmışlar.
O bir kurbağa hariç.
O kurbağa azimle, büyük bir gayret ile, mücadele ederek kulenin
tepesine çıkmak için hâlâ çabalıyormuş.
Ve sonunda, diğer kurbağaların şaşkın bakışları içinde o kulenin
tepesine çıkmayı başarmış. Diğerleri hayret içerisinde bu işi nasıl
başardığını öğrenmek istemişler.
Bir kurbağa yaklaşmış ve sormuş;
“Bu işi nasıl başardın?” diye…
İşte ancak o an farkına varmışlar ki; kuleye çıkan kurbağa sağırmış!(alıntı)