10273,33%0,83
39,85% 0,19
46,80% -0,62
4260,32% -0,79
6797,39% -0,38
Benim ülkemde, 81 vilayette, 81 milyon insan yaşar. Biz hepimiz kardeşiz. Yarın, Cumhuriyet Tarihinin en önemli seçimlerinden birini yaşayacak ve sandık başına gideceğiz. Unutmayalım ki, bu ülkede tasamız da bir sevincimiz de. Bizim birbirimizden farklı düşüncelerimiz olur, bu doğaldır, çünkü her insan farklı yaratılmıştır. Allah hepimize akıl ve fikir vermiştir. Kim kazanırsa kazansın, mutlaka başımızın tacı olacaktır. Öyle ya hangi irade halkın iradesinden daha üstündür. Birbirimizi kırmadan küstürmeden, sandıklara gidelim, vatandaşlık görevimizi yapalım, kazananı alkışlayalım, kardeşlik ruhumuzu da hiç bozmayalım.
Bir Çivi
Bir tüccar atına atlayıp, uzak kentlerin birine gitmiş. Elindeki kıymetli taşları satarak tekrar yaşadığı kente dönmek arzusunda imiş… Öğle üzeri bir yerde mola vermiş. Atının bakımını yapan uşak; “Efendim!” demiş. “Atınızın sol arka ayağının nalından bir çivi noksan. Çiviyi çakmamı ister misiniz?”
Tüccar; “Bir şey olmaz demiş. Vakit kaybetmeme gerek yok. Nasıl olsa altı saatlik yolum kaldı, gidene kadar da nal düşmez herhalde.”
İkindi üzeri bir konakta, tekrar dinlenmek için mola vermiş. Atın yemini ve suyunu veren uşak tüccara; “Efendim” demiş. “Atınızın sol arka ayağının nalı yok. Ne yapmamı istersiniz?” Tüccar; “Hiç bir şey yapmayın!” demiş. “Sunun şurasında bir kac saatlik yolum kaldı. Vakit kaybetmeden yoluma devam etmem lazım. Gidene kadar bir şey olmaz.”
Adam yola çıkmış. Fakat çok geçmeden at aksamaya başlamış. Bu topallama uzun sürmemiş. Sonunda yere düşen atın bir ayağı kırılmış. Adam çaresiz atı bırakmış. Onun yükünü de sırtına alarak, yolun geri kalan kısmını yürüyerek tamamlamak zorunda kalmış.
Sonra da; Aaah, benim akılsız kafam aah!” demiş. Bütün bunlar bir tek çivi yüzünden geldi başıma. Beş dakika bekleyip çiviyi çaktırsaydım, hem saatlerce yürümemiş olacaktım. Hem de at, boşu boşuna ölmeyecekti.
Büyük Türk hakanı Atilla; “Atımın nalındaki bir çivi düşseydi, bu büyük ülke olmazdı!” demiş. “Ama nasıl olur?” demişler. “Bir çivi bir ülkeyi nasıl kurtarır?” Atilla cevap vermiş; “Bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir komutanı, bir komutan bir orduyu, bir ordu da koca bir ülkeyi kurtarır. Şimdi anladınız mı? Bir çivinin eksikliği, ne kadar büyük kayıplara sebep oluyormuş.”
Cheesecake ve Kola
Sarışın kadın kütüphanenin koridorunda salına salına yürüyerek görevli kadının önünde durmuş. “Merhaba, bana bir cheesecake ve bir kola verir misiniz?” Görevli kadın karşısındaki kadının ne dediğini duysa da, duymamazlıktan gelip işine devam etmiş.
Görevlinin kendisini duymadığını düşünen kadın daha yüksek bir sesle, “pardon bana bir cheesecake ve bir kola lütfen.” Artık sabrı taşan görevli karşısındaki kadına gözlüklerinin üzerinden bakarak kısık bir sesle. “Hanımefendi, burası bir kütüphane.” Sarışın kadın hafif utanarak öne doğru eğilmiş ve kısık bir sesle “çok özür dilerim, bana bir cheesecake ve bir kola lütfen.”
Temel Gazete
Temel her sabah dağın eteğindeki kasabaya inip gazete alıyormuş.
Bir ay, iki ay, üç ay derken Temel bu işten bıkmış ve Fadime’ye;
– Bundan sonra gazetelerimi sen alacaksın Fadime, demiş.
Fadime de kabul etmiş ve her sabah kasabaya inip bir tane gazete almaya başlamış. Bir ay, iki ay, üç ay derken Fadime her sabah o kadar yolu yürümekten bıkmış.
‘Bu işin daha kolay bir yolu olmalı’ demiş kendi kendine.
Sonra da kendince bir çözüm bulmuş; kasabaya ilk indiğinde yedi tane gazete almış ve her gün birini Temel’e vermeye başlamış. Birinci gün, ikinci gün, üçüncü gün derken yedinci gün Temel gazeteyi alıp biraz göz gezdirdikten sonra Fadime’ye dönmüş ve;
– Fadime, bu dünyada ne kadar çok salak adam var. Aynı adam aynı ağaca aynı arabayla yedi gündür çarpıyor, demiş.
Motivasyon
Zengin bir iş adamının istediği kadar verim alamadığı bir fabrikası vardı. Bir gün ustabaşı ile konuşuyordu:
-Senin gibi becerikli birisi nasıl oluyor da fabrikadan istediği kadar verim alamaz?
-Bilmiyorum. Bütün isçileri çok çalıştırdım. Bir çoğunu işten atmakla tehdit ettim. Ama başarılı olamadım. Zengin Adam yakınında duran bir isçiye sordu:
-Bugün kaç kazan çelik erittiniz?
-Altı.
Zengin Adam bir tebeşir parçası alarak yere büyük bir 6 yazdı. Çıkıp gitti. Gece isçileri geldiği zaman bu altı rakamının ne olduğunu sordular. Gündüz isçileri de:
-Patron bugün burada, Bize kaç kazan çelik erittiğimizi sordu altı cevabını verdik, buraya altı yazdı ve gitti. Ertesi gün Schwap fabrikayı yine dolaştı. Altı rakamı silinmiş ve yerine yedi yazılmıştı. Gündüz isçileri gelince yediyi gördüler. Demek gece çalışanlar kendilerinden daha iyi iş yaptıklarını zannediyorlardı? Kendilerini gece isçilerinden üstün göstermek için büyük bir gayretle çalıştılar ve yere 10 yazdılar. Çok geçmeden fabrikanın verimi o civardaki bütün fabrikaları geçti. Nasıl mı? Zengin Adam bunu söyle açıklıyor:
“İş yaptırmak için rekabet hissini uyandırmak gerekir. Amaç herkesi mücadele etmeye sevk etmek değildir. Onları birbirine üstün gelmeye teşvik etmektir. Üstün gelme hissi insanların ruhunu coşturur. Hayatta başarılı olan her insanın en sevdiği şey; başaracağı iştir. Çünkü bu başarıda kendisini ifade eder ve bu sayede değerini, üstünlüğünü gösterir. İşte bu yüzden, bir oturuşta bir kilo dondurma yemek, elli bardak su içme gibi manasız yarışmalar buradan gelir. Üstün gelmek, değerini göstermek, insanların en önemli isteğidir. O halde insanları kendi özelliklerini ortaya çıkarmaları için cesaretlendiriniz.