Tarih: 03.04.2023 10:46

Osmanlı’dan Günümüze 10 Ramazan Geleneği RAMAZAN VE ORUÇLA İLGİLİ ESKİ GELENEKLERİMİZ (DEVAMI)

Facebook Twitter Linked-in

Senenin en güzel, en huzurlu ayı olan Ramazan Ayını idrak ediyoruz. Oruç tutarak ruhen zenginleştiğimiz, bir ay sonunda da bayramla bu durumu şenliğe çevireceğimiz Ramazan sürecini neredeyse yarıladık. Peki Osmanlı Döneminde Ramazan ayı nasıl yaşanırdı ve Osmanlı’dan günümüze hangi gelenekler  kaldı hep birlikte öğrenelim yazımızın devamını siz değerli okuyucularımı ile paylaşıyoruz.

 

4) Oruca Direk Vurma

Oruç tutma ibadetiyle sorumlu tutulamayacak kadar küçük yaştaki çocuklar için de elbette bir gelenek mevcuttu. Onları hem bu duruma alıştırmak, hem de sevmelerini sağlamak için “oruca direk vurma” adı verilen bir yöntem uygularlardı.

Öğlen vakti gelince, küçük çocuklara yemek yedirilirdi. Bu yemek arasına ise oruca direk vurma denirdi. Böylece küçük çocuklar hem tüm gün aç kalmamış hem de oruç tutma eylemine yavaş yavaş aşina olmaya başlamış olurdu. Tekne orucu geleneği de buradan gelmektedir. Ramazan adetleri ile aslında dinin hoşgörülü tavrını benimsetmek hep perde arkasındaki niyet olurdu.

5) Pişi Dağıtmak

Ramazanmenüleri içine dumanı üstünde tüten pişiler de mutlaka eklenirdi eski zamanlarda… Günümüzde, özellikle kahvaltılarda ve ara öğünlerde sıkça yapılıp tüketilen pişilerin Ramazan ayında yeri bir ayrıydı.

Evlerin hanımları, pişileri tepsi tepsi hazırlayarak eşe, dosta, komşulara hatta esnafla davulculara kadar dağıtırdı. Böylece insanlar arası ilişkiler kuvvetlenirken, ramazanın bereketi de yayılırdı. Eski dönemlerde hoş geldin Ramazan etkinlikleri pekişsin diye ramazanın ilk günlerinde pek çok evde pişi yapılır ve çevredekilere dağıtılırdı.

6) Diş Kirası

Osmanlı Dönemi’ne dayanan bir gelenek ise diş kirasıydı. Maddi geliri yüksek olup “zengin” olarak adlandırılan kişiler, evlerinde bir çeşit ziyafet verirdi. Çeşit çeşit yemeklerin bulunduğu sofralarını, halka açarlardı. Bu evlere gelen misafirler ise Tanrı misafiri olarak adlandırılır ve büyük bir heyecanla karşılanırdı.

Hatta misafirler evi terk etmeden evvel, bir kesenin içerisinde hediyeler ya da altın paralar takdim edilirdi. Çünkü bu misafirlerin, ev sahiplerine sevap kazandıracağına inanılırdı. Unutulmuş Ramazan gelenekleri arasında gibi görünse de aslında bu gelenek zengin kişilerin iftar çadırlarına yaptıkları yardımlarla devam ediyor diyebiliriz.

7) Çat Kapı Gelen İftar Misafiri

İftar sofralarının en büyük neşelerinden biri de çat kapı gelen misafirlerdi. Hatta bu misafirler, en çok el üstünde tutulanlardı. Öyle ki, sevilen ve sayılan bir kişiye ansızın misafir olmak saygı belirtisi olarak görülürdü.

Osmanlı’da ramazan gelenekleri arasında iftar vakti kapının açık bırakılması bile vardı. Böylece yoldan geçerken gelebilecek misafirler çekinmeden eve gelebilirdi. Misafiri memnun etmek için elden gelen yapılır, büyük bir sevinçle koyu sohbetlere dalınırdı.

Ramazan ayı gelenekleri devam etmesi için misafirin çat kapı olanı da programlı olanı da her ev için önemliydi. Tanrı misafirlerini yedirip içirmek demek bir yandan ramazan duaları almak için de vesileydi… Şu an günümüzde de ramazan sofralarının bereketini misafirler ve aile üyeleri artırmaktadır.

8) Güllaç İkramı

Kültürümüzde ramazan ve oruçla ilgili gelenekler dendiği zaman mutfağın geleneksel lezzetlerine de değinmek gerekir. Geçmişten günümüze ramazan gelenekleri denince damaklarda ferah bir gül kokusu canlanır…

Güllaç, ramazan ayı ile özdeşleşen bir tatlıydı. Hala bazı yerlerde bu gelenek devam etse de eskisi kadar yaygın değil. Geleneksel Türk tatlılarından biri olan güllaç, hafif bir lezzete sahip olduğu için ramazan ayına uygun görülmüş.

O zamanlar, 3 İhlas 1 Fatiha okunmadan ateşe verilmeyen güllaçlar, sofraların epey kıymetli lezzetlerindendi. Ramazan bayramı gelenekleri arasında da yer alan güllaç ikramı, özellikle de dikkatli beslenen evlerde hala devam etmektedir.

Günümüzde sık sık yaşanan şeker hastalığı nedeniyle birçok kişi baklava tüketemediği için hafif bir tatlı olarak güllaç verilmektedir. Ramazan tatlıları arasında olan güllaç özellikle üzerine bolluk ve bereketin de sembolü olan nar taneleriyle servis edildiğinde lezzeti kat kat artan geleneksel bir lezzettir.

9) Mahya Sanatı

Kültürümüzde ramazan ayı için ne gibi hazırlıklar yapılır diye düşününce ramazan atmosferine güzellik katan mahya sanatını da değinmeden olmaz. Ramazanın en büyük habercilerinden biri de camilerde gördüğümüz mahya sanatıydı. Şu anda belirli yerlerde hala devam ediyor olsa da, tüm ülke genelinde ne yazık ki geçerliliğini kaybetmiş bir gelenek.

Bu sanatın ustaları her geçen gün azalıyor ve yerine yenileri gelmiyor. Oysa ki geçmişi tam 400 yıl önceye dayanan mahya sanatı, Türk kültürü içerisinde önemli bir yere sahip. Mahya, Osmanlı Ramazan gelenekleri arasında en gösterişli olanıydı. Camilerden neredeyse tüm şehre manevi mesajı veren mahyalar, özellikle de akşam olduğunda şehrin ışıltısını ve büyüsünü korumaktadır.

10) Hırka-i Saadet Merasimi

Ramazan ayının 12. günü Osmanlı’da Hırka-i Saadet Merasim günü idi. Bu gün, Osmanlı Sarayı’nda özel bir kutlama ile anılırdı. Kutsal emanetlerin yer aldığı Has Oda gül suları ile özenle temizlenirdi. Devlet görevlilerinin önde gelen, rütbece üst kademeden kişileri, merasim eşliğinde Hırka-i Saadet’i gümüş muhafaza alanından çıkarılırdı. Bugün, Topkapı Sarayı’nda Hırka-i Saadet adında özel bir daire vardır.

Ramazan Ayında Neler Yapılır Neler Yapılmaz?

Ramazan ayında neler yapmalı diyenler için önemli noktaları vurgulayalım. Ramazanda oruç tutmak, teravih namazı kılmak, Kuran okumak, dua etmek, sahur yapmak, iftar yapmak, yardımlarda bulunmak bu ayı en güzel şekilde geçirmeyi sağlar.

Ramazanda neler yapılır diye düşünürken peki neler yapılmamalı sorusu da akıllara gelir. Oruç tutarak nefsi terbiye etmeye çalışırken fiziksel arınmanın yanında manevi arınmaya da önem vermek gerekir. Sinirli olmamak, hoşgörüyü artırmak mühimdir. Sağlıklı şekilde oruç tutabilmek için mümkünse sahura kalkmak, iftarda da ölçülü beslenmek gerekir.

Eski Ramazanlar Nasıl Olurdu?

Nerede o eski Ramazanlar cümlesi dillere pelesenk olmuştur; zira eskiden şehir yoğunluğu olmadan önce, komşuluk ilişkilerinin de daha sıkı olduğu zamanlarda bir araya gelmek, yardımlaşmak daha yoğun ve belki de daha kolaydı. Yine de eski ramazanların ruhunu günümüze taşımak bizim elimizde bunu unutmamalıyız. Ramazan bereketi ve nur enerjisinin her daim hayatınızda olmasını dileriz.

ALINTI




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —