10358,50%0,26
40,15% 0,22
47,03% 0,08
4336,36% 1,24
6897,23% 0,94
SONRANIN BELİRSİZLİĞİ
Öyle ya bu aralar bir belirsizlikler yaşıyoruz. Okulların açılmasına az bir zaman dilimi kaldı. Yaşam kendi rutininde devam ederken zaman da aynı şekilde ilerliyor.
Bu aralar içinde bulunduğumuz süreç yine hepimizi düşündürüyor. Sonranın belirsizliği var. “ Ne yapacağız, nasıl yapacağız ya da ne yapmalıyım?”
Aklımızda pek çok sorular var ve cevaplarını tam olarak veremiyoruz. Covit-19 ile yaşarken, yaşama alışmaya çalışırken, normalleşirken de hep bu sorular aklımızdaydı.
Üzerimizde hep bir tedirginlik, hep bir çekingenlik var. Çoğumuz kurallara uyarak normalleşirken, çevremizde kuralsız normalleşenleri görmek de bizleri kaygılandırıyordu ki haksız da değilmişiz. Covit-19 ile hala birlikte yaşıyoruz.
Yaşam devam ediyor. İhtiyaçlarımızda devam ediyor. İnsan olmanın gerekleri, sosyal olmanın gereksinimleri derken vazgeçemediğimiz pek çok mecburiyetler var.
Bizler hayatımızı sürdürme çabası verirken elbette zorluklarla karşılaşacağız ve bunları bireysel olarak aşma gayretini göstereceğiz. Ancak toplumu ilgilendiriyor ve sağlığımız gibi önemli bir konuda ölümcül durumlar yaşıyorsak toplumsal sağlığımız için “bana ne” ya da “sana ne” diyemeyiz.
Yolda yürürken önümde ilerleyen ailenin on dört on beş yaşlarındaki oğlunu, görevli ‘maskesini takmak’ için uyardığında babanın cevabına bizzat şahit oldum.
“Sen benim oğlumu eğitemezsin.” Eşi de babayı destekler durumdaydı. Bana çok üzüntü verdi bu cevap ki görevli olduğu bariz belliydi. Kendimi zor tutarak yoluma devam ettim. Belli ki çöpleri çok birikmiş ve onların çöp tenekesi olmaya hiç de niyetim yoktu.
Her birey kendi sağlığı kadar aile bireylerinin de sağlık sorumluluğunu almalıdır ki en küçük toplum aile olduğuna göre toplumsal sorumluluğa adımını atmış olacaktır.
Birey olmanın da sorumlulukları var ve yaşadığımız çevrenin de temizliğini, sağlığını, düzenini korumak kendimize yapılan iyiliklerin en önemlisidir. Her şey önce kendimizden başlar, önce kendimizi sevmeliyiz, kendimize layık gördüğümüzü kendimize vermeliyiz.
Bu cümleyi kurduğumda şu soruyu sorarlar. Bu “bencillik” olmuyor mu?
Bencillik değil bu söylediğim. Kendine, “ben” e olan saygıdan söz ediyorum.
Bencillik, Türk Dil Kurumuna göre , “Bireyin etkinliklerini yalnızca kendi kişisel çıkarına yöneltmesi, başkalarının ya da toplumun hak ve çıkarlarını bilmezlikten gelmesi tutumu.” dur.
Toplum içinde şu şekilde ifade edilir, “Hep bana hep bana, Rabbena”; sadece kendine odaklanan, en çok kendisinde olmasını isteyen, vermeyi bilmeyip ya da bilip de işine gelmeyendir.
Bu cümle ile söylenilmek istenen şey “sen de her şeyi kendin için istiyorsun” dur.
Oysa “ben” bambaşka,
Bizleri diğer insanlardan ayıran en önemli özelliktir. Yine TDK , “Kişiyi öbür varlıklardan ayıran bilinç.” olarak ifade eder. Felsefi olarak ise “Bir kimsenin kişiliğini oluşturan temel öge, ego.” şeklinde açıklar. Her şeyin kendimizde başlaması bu anlamdadır, bizi öbür varlıklardan ayıran bilincimizdir. Bu nedenle bizler farklılıklarımızla, farklı düşüncelerimiz ile diğerlerinden ayrılmış oluruz.
Sonranın, bir belirsizliği olsa da toplumun ve birbirimizin sağlığının farkında olmalıyız. Bu farkındalıkla bize düşen sorumlulukları yerine getirmek için harekete geçmeliyiz. Gereken yerlerde maske takmalı, eldiven gerekiyorsa kullanmalı, güvenli olduğunu düşündüğünüz yerlere çocuklarınızı götürebilmeliyiz.
Eğitimimizi, sosyal gelişimimizi, geleceğimizi ve psikolojimizi de düşünmek zorundayız. Bu da sağlığımızın bir parçası değil mi?
Okullarımız da olmazsa olmazlarımızdandır.
Benim çocuğum değil bizim çocuklarımızdan yola çıkarak hareket ettiğimizde toplumun büyük bir bölümünü oluşturan çocuklarımızı da düşünmüş oluyoruz. Tabi ki sadece düşünmek yetmiyor, bilmek yetmiyor; uygulamak da gerekiyor.
Eğer uygulamıyorsak biliyor olmanın bir anlamı var mı?
Bugünlerde tempolarımızda artışlar var. Günümüzü planlarken okul için olması gerekenleri planlamaya alıyoruz. Öğrencilerimiz derslerle ilgili sorumluluklarını bitirmiş olup gözden geçiriyor olabilirler ya da başlıyor olabilirler her ikisi de hazırlığın bir parçasıdır aslında.
Anne ve babaların, pandemi sürecinde toplu ortamlarda nasıl davranmaları gerektiğini ve temizliği çocuklarına öğretmişlerdir diye düşünüyorum. Hatta okula başladıklarında daha özenli olmaları gerektiğinin altını çizmişlerdir diyorum.
Bu konuda öğrencilerimizin, okul öncesinden tutun da lise öğrencilerine kadar bu bilinçle okula gelmiş olması eğitimin amacına ulaşması ve telafisi için oldukça önemlidir. Özellikle küçük sınıflar büyük bir özlemle geleceklerdir. Hepimizde bir özlem var. Ancak öyle bir ortamdayız ki mesafelerimizi korumak zorundayız ve zorundalar.
Dilerim bu titizlik sadece başlarken olmasın, sonuna kadar devam etsin. Genelde başlangıçlar heyecanla ve coşkuyla başlar, alışkanlığa dönüştüğünde biraz da olsa düşüş görülür.
Ne var ki bu süreç baştan sona özen göstermek ister. İşin şakası yok elbette. Bu bilincin çocuklarımıza işlenmesi gerekir ve öğretmenler de verilen alt yapıyı korumuş olurlar. Olanı korumaya çalışmak zaman kazandırır.
Her zaman olduğu gibi tuvalet kullanımı da önemli bir ayrıntıdır ki evde gösterilen özeni, öğrenci okulda da göstermelidir.
Pek çok çocuk ellerini yıka dendiğinde yıkadım diye gelirler. Ellerini suya değdirip çeken, çocuklarımızı özellikle merak ediyorum bu alışkanlıkları devam ediyor mu?
Bu nedenle hep birlikte ilk günkü titizlikle konuya sahip çıkmalıyız. Bu konuda çocuklarımızı güdülemeliyiz.
Çocuk ya da yetişkin olalım, bireysel olarak kendi tedbirlerimizi aldığımızda, çevremizdekilerin haklarına saygı duyduğumuzda ve kalabalık ortamlarda mesafe kuralına uyduğumuzda zoru biraz da olsa başarmış olmaz mıyız?
Bir de buna vücut direncimizi artıracak uyku ve beslenmeyi eklediğimizde sanırım çok daha iyi sonuçlar alırız.
Nitelikli farkındalıkla yaklaştığımız her konu az da olsa, sonranın belirsizliğini hafifletebilir.
Dünden daha güzel bir gün geçirmeniz dileğiyle sevgide kalın. (aysuazak@hotmail.com)