Özel Amerikan Robert Koleji önümüzdeki yıl için fiyatını 446 bin TL’den 1 milyon 48 bin TL’ye çıkarmış. Buna 373.3 bin TL de yemekhane ve yatak ücretini de eklerseniz 1,5 milyon TL’yi aşmış oluyorsunuz.
Diğer yabancı okullara bakacak olursak; Notre Dame de Sion Fransız Lisesi 953.2 bin TL, İstanbu Özel Saint-Josehp Fransız Lisesi 982.3 bin TL, Saint Pulcherie Fransız Lisesi 862 bin TL, Saint Benoit Fransız Lisesi 890 bin TL, Saint Michel Fransız Lisesi 833 bin TL, Özel Alman Lisesi 905 bin TL, Özel Tarsus Amerikan Koleji 736 bin TL, SEV Amerikann Koleji Özel SEV Lisesi 975 bin TL, Özel Galileo GAlilei İtalyan Lisesi 417 bin TL, Koç Özel Lisesi 1 milyon 50 bin TL. Bu fiyatların yıllık olduğunun bir kez daha altını çizelim.
Peki bu okullarda nasıl bir eğitim veriliyor ki fiyatları bunca yüksek olsun. Nasıl bir eğitim veriliyor ve öğrenim gören çocuklar ne tür beceriler kazanıyor? Bu arada bu okullardaki eğitim bedellerini karşılayabilmek için ne kadar gelir sahibi olmanız gerektiğini de lütfen siz düşünün.
Bu ve buna benzer kaliteli okullara girebilmek için 2 Haziranda ülke genelinde bir sınav yapıldı. Bu sınava 1 milyon 38 bin 192 öğrenci başvurmuş. Doğal olarak başvuranların sayısına göre çok çok düşük sayıdaki bir öğrenci grubu hedefine ulaşacak. Peki ulaşamayanlar ne olacak?
Ülkenin dört bir yanındaki okullardan mezun olanlar var, devleti var, özeli var, zengini var, fakiri var… Aileler de doğal olarak çok farklı gelir gruplarına mensup. Çocukların aldıkları eğitimin aynı olduğunu, aynı sosyal ve ekonomik imkanlara sahip olduklarını söylemek de mümkün değil.
Ancak iyi bir üniversite kazanmak için öncelikle iyi bir lise eğitimi almak gerekli. Peki çocukların aynı koşullara, fırsat eşitliğine sahip olmadan iyi bir gelecek kurmak için rekabet etme şansları var mı?
Bbir de üniversite sınavlarına bakalım. Geçtiğimiz hafta sonunda bu kez 3 milyondan fazla öğrenci üniversite sınavlarına girdi. İki gün süreyle ter dökerek kendilerine gelecek yaratacak bir üniversite kazanmak için çaba gösterdiler.
Oysa ‘iyi’ üniversiteler, iyi bir meslek kazandıran marka üniversitelerin sayısı parmakla gösterilecek kadar az. Bu nedenle gerçekler öğrencilerin, ailelerinin üniversite anlamında da hedeflerinin tutturulmasına izin vermiyor.
Sadece bu kadar mı? Bu sorun düşündüğümüzden daha büyük. Çünkü Türkiye’de yaklaşık 20 milyon öğrenci var. 10,4 milyonluk Yunanistan’ın neredeyse iki katına ulaşmış bir öğrenci kitlesinden bahsediyoruz. Bunların yaklaşık 1,6 milyonu özel okula gidiyor.
Dolayısıyla eğitim ekonomik açıdan bakıldığında belki de Türkiye’nin en büyük sektörü. Bu sektörü yönetirken tüm çocuklara adil davranmak gerekli. Aynı müfredata tâbi olup, aynı eğitim birikiminin sağlanamamasının suçu çocukların omzuna yüklenmemeli
Geçtiğimiz günlerde yeni müfredat uygulaması ile ilgili olarak bir açıklama yapan Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Dr. Cihad Demirli, gelişmiş ülkelerdeki görülen derslerdeki sadeleşmenin eğitim sistemine yansıtıldığını söylüyordu. Ayrıca ve asıl olarak yeni müfredatla sadece sadeleştirme değil aynı zamanda bir yaklaşım değişimini gerçekleştirmek istediklerini söyledi.
Neymiş o; ‘Beceri temelli yaklaşım’… Yeni müfredatla çocuklar beceri kazanarak, kendilerinin, toplumun ve dünyanın yeni ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde tasarlama yapma zeminine sahip olacaklar.
Biri bir milyonluk bir okulda, biri herhangi bir okulda... Hep birlikte beceri kazanarak bu sınavları aşacaklar ve ‘tasarlama zemini’ne sahip olarak kendilerine gelecek yaratacaklar, bu gelecek de herkesi memnun edecek öyle mi?