Geçenlerde Yahya Kaptan’da Ferahnak Sanat Evi diye çok şirin bir müzik evine, amatör bir çello grubunun dinletisi için gittim. Kendisini BİLSEM öğretmeni olarak da tanıdığım Onur Aysu Hoca’nın öncülüğünde ve şefliğinde yaklaşık 2 saat süren, üstelik de vizyonu ile minik minik çello severleri de grup içine katıp rol verdiği için çok anlamlı bir dinletiydi..
3 bölümden oluşuyordu. İlk bölümde Onur Aysu şefliğinde olmak üzere 1’i bayan 4 çellist sahne aldı. İkinci bölümde 6 çello öğretmeni olduğu halde bu kez bir zamandır çaldıkları belli, 3 minik öğrenci de sahne aldı.
Kısa bir aradan sonra 3.bölüm başladı ancak sahne bu kez daha da kalabalıklaşmıştı. Çünkü sahnenin önüne kiminin boyu elindeki çello kadarolan 6 minik öğrenci daha gelmişti, … Ama yetenek olduğu belli. Zaten öyle olduğu için olsa gerek, Onur Hoca bu çocukların hepsini bulmuş ve hepsine bu yaşta, boyları kadar müzik aleti ile birer rol vermiş, hepsine sanat ile dokunabilmişti. Miniklerin heyecanı da doğrusu görülmeye değerdi.
Amatörlük burada idi. Yaptıkları iş çok güzel, kesinlikle saygı değer ve dinlemesi çok keyifli idi. Ama ruhtaki amatörlük, sanat ve çello sevgisi, beraberinde çocuk sevgisi ve çocuk ile çelloyu buluşturma heyecanı, Onur Hoca’nın farklılıklardan biri idi. O yüzden iyi ki amatörler diye düşündüm.
Ne yazık ki Ferahnak Sanatevi’nin konserin yapıldığı salonu çok küçüktü. Sahnedeki sanatçıların sayısı arttıkça artık izleyicilerle çellistler birbirine dokunacak hale geldiler. Bu yüzden tevazu ile birleşen amatörlük anlayışını, bunca yeteneği, bunca iyi niyeti, olması gereken değerinden uzaklaştırıyor diye yargıladım.
En çok 40 kadar kişinin izlediği bu müzik ziyafetinin barındırdığı etkinin çok daha fazla insan tarafından paylaşılması gerektiğini, ildeki çeşitli kurumların desteğine ihtiyacı olduğunu düşündüm.
Bu kadar saf bir amatörlük duygusunu içeren, bu kadar küçük bir salonda paylaşılan müziğin protokolu olur mu demeyin? O da vardı ve küçük bir tartışmaya yol açtı. En ön sırada, üzerine eşyalarını koyarak ayırdığı yeri, eşyaları kaldırılarak yok edilen bir bayan, yapılana tepki gösterince “protokol” diyenler oldu. O bayan, protokolun ne olduğunu, ne olması gerektiğini teker teker anlatarak, bunun protokol değil bir tür fırsatçılık olduğunu söyledi. Bir süre sonra önde kendisine yer açılınca daveti reddederek bir arka sıradaki yerinden kalkmadan dinletiyi izlemeye başladı.
Sonuçta tatsızlık bitti, sanat ve çello ruhu galip geldi. 2 saat süren çello dinletisi sonrası teşekkürler, fotoğraflar, çiçekler, sarılmalar… Hakikaten güzel anlardı.
İnsan istiyor ki sanat çok daha fazla insanla paylaşılsın, ancak amatör kalsın. Biliyorum hele de günümüzde çözümü kolay olmayan bir problem.
Yine de bir maddi kaygı gözetmeksizin çello severleri, ya da hangi müzik aleti ise onu seven minikleri bulup oyuna dahil etmek, edebilmek de gerçekten çok değerli. Umarım Onur Aysu ve beraberindekiler bu ruhu hem taşırlar, hem de paylaşarak çoğaltmaya çalışırlar.…