Levent Akbay

Tarih: 01.07.2024 16:40

-Kambur Felek

Facebook Twitter Linked-in

Türkçe’in zenginliği tartışılsa da farklı görüşler arasında en beğendiğim “Türkçe zengin, biz Türkçe fakiriyiz.” olanıdır. 

Son yıllarda Türkçe konusunda aşırı hassasiyet gösteren iki kişinin görüşleri ilgimi çekti. Bir tanesi bir konferansta izlediğim eski İstanbul Belediye Başkanı Bedrettin Dalan… Şöyle diyor: “’Mühendisliği ve müzikalitesi bu kadar yüksek olan bir dil, başka bir yerde yok. Böyle bir dile sahip olan bizler, başkalarının dillerine merak salıyoruz. İran’da Farslaşıyoruz, Ortadoğu’da Araplaşıyoruz, şimdi de Amerikalı olmak yolundayız. Bağdat Caddesi’nde Türkçe tabela bulamazsınız.” Ekler “Hangi dilde rüya görüyorsam, o millettenim.”

İkincisi de Oktay Sinanoğlu. Sanatçı rahmetli Esin Avşar’ın kardeşi olan rahmetli Oktay Sinanoğlu kimya alanında çalışan bir bilim adamıydı. 1963’te 30 yaşında ABD’de Yale Üniversitesi’nde profesör oldu. 20. Yüzyılda bu üniversitede ‘tam profesörlük ‘ ünvanını en genç yaşta alan kişi ilan edildi. 1975’te çıkarılan özel kanunla Türkiye’de ‘Cumhuriyet Profesörü’ ünvanı verildi. Dünya ölçüsünde kabul gören bu bilim adamı Türkçe konusunda çok hassastı. Türkçenin yabancı dillerin istilası altında olduğunu anlatarak eğitim dilinin Türkçe olması gerektiğini savundu. ‘Bye Bye Türkçe’ isimli de bir kitabı vardı. 

Uluslaşma sürecinde dilin önemi malum. İşin öneminin anlatılması  Jöntürkler’e kadar gider. Buradan vatan kavramına gelecek olursak dille vatan arasındaki ilişkiyi anlatan Ziya Gökalp’in ‘Vatan’ şiirine kadar uzanabiliriz. 

Sözü uzatmayalım. Aslında son günlerde yaşadığımız bir olayla, deyimler arasında ilişki kurmaya çalışıyordum. Bulacağım deyimin yaşadığımız olayı anlatıp anlatamayacağıydı. Bu yüzden Türkçenin zenginliğinden yararlanarak  ‘kambur’ ve  ‘kamburluk’la ilgili deyimleri buldum. 

Bunlar; Kamburu çıkmak, Kambura yatmak, Sırtında kambur olmak, Kambur kambur üstüne,  Kamburunu çıkarmak, Kambur felek, Kambura vermek… 

Bana bu deyimleri aratan konu ise yüzde 38’lik elektrik zammı. 

Hani bu aydan itibaren enflasyon düşecek, fiyat artış hızı yavaşlayacaktı. Doğal olarak çeşitli zamların da düşecek olan enflasyon baz alınarsa, önceki zamlara göre daha düşük, daha ‘acıtmayan’ cinsten olması gerekecekti. 

Biz, düşen enflasyonun ‘zamlar bitiyor’ hayali kurduran pembe dünyasına dalmış iken, elektrik zammı adeta rüyamızda çarptı. Çarptı da uyanıverdik. 

Baktık ki bu iş önemli. Merkez Bankası’nın yıl sonu enflasyonu olarak duyurduğu yüzde 38’luk artış adeta elektrik zammı için de araç haline dönüşmüş. Ne 8, ne 18, ne 28… Bir kalemde yüzde 38… 

Bu yaşadığımız şok dalgası, bizim enflasyonun ve fiyat artış hızının düşeceğine ilişkin inançlarımızı da yok ediyorsa, bu kez ister istemez ‘fiyatlama davranışı’ da, ‘Fiyatlar düşmeyecek. Önlemimizi alalım’ tarzında yürüyecek. Yani ‘zam lobisi’ çalışmaya devam edecek. Bundan sonra da enflasyonun düşecek olsa da fiyat artış hızının düşeceğine kimse inanmayacak. 

İşte bu duygu ve düşünce durumunu ‘kamburluk’ deyimleri ile ifade etmeye çalışırsak; en uygunlarından biri “Kambur üstüne kambur” gibi görünüyor. Ancak yetmiyor çünkü bu zamlar bizim ‘sırtımızda kambur olmaya’ devam edecek gibi. Ve hatta yapılan bu zam ‘kambura yatmak’ olarak da değerlendirilebilir. Bütün bu nedenlerle adeta kamburumuz çıkarken belki de durumu en iyi özetleyen deyim şu: 

“Kambur felek!”

 

Levent AKBAY

akbaylev@gmail.com

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —