Levent Akbay

Tarih: 09.07.2024 12:39

-Meban dersi…

Facebook Twitter Linked-in

Medyada kısa bir haber ve bir fotoğraf. Fatih Terim’in Galatasaray’a attığı ilk imzanın üzerinden 50 yıl geçmiş. İmza tarihi 8 Temmuz 1974. Kulüp yönetimi bu anlamlı gün için kendisi ve ailesine transferine ilişkin yönetim kurulu kararının çerçeveletilen belgesini takdim etmiş.

Bu olaya ilişkin haberlerde o günlere ait bir fotoğraf da var. Fatih Terim’in elinde bir kupa, yanında birkaç futbolcu daha var. Fotoğrafta Terim’in giydiği formanın üzerinde Meban yazıyor.

O günlerde Galatasaray’a sponsor olan Meban’ı hatırlamaya çalıştım ve hatırladım.  Meban Menkul Değerler bir finansman şirketiydi. Fuat Süren tarafından 1972’de kuruldu. Türkiye’nin en büyük finansal şirketlerinden biri ve  Transtürk Holding’e bağlı. 1980’lerin başındaki Bankerler krizinin ardından iflas etti. Meban’ın ve Transtürk’ün, Başak Şirketler Grubu, Sönmez Denizcilik, Asil Çelik gibi bazı şirketlerle birlikte ‘kurtarma operasyonu’na konu edilmesi o günlerde Mecliste büyük tartışmalara yol açmıştı. Hatta Maliye Bakanı Adnan Başer Kafaoğlu hakkında Meclis Soruşturması açılmasına ilişkin görüşmeler de yapılmıştı. 

Transtürk dört dönem Galatasaray Başkanı olan Galatasaray’ın en büyük başarıları döneminde yaşadığı Faruk Süren’in yönettiği şirketti. 

70’li yılların sonu, ülke ekonomisinin ‘ 70 cente muhtaç’ olduğu yıllardı. 80’de de24 Ocak kararları ile ekonomik çözüm arayışları başladı. Ardından askeri rejim geldi. Sonrasında sivilleşme ve Özallı yıllarla ülke ekonomisinin dışa açıldığı yıllar yaşandı.

O dönemde neler yapıldı? İMF denetiminde dış ticaret geliştirildi, serbestleştirildi. İhracat reel devalüasyonlarla desteklendi, ‘dış ticaret sermaye şirketleri’ yani  ‘büyükler ‘ aracılığıyla ihracat artışı sağlandı. İthalat da serbestleştirildi, vergiler düşürüldü, kotalar, tahsisler kaldırıldı. 

Döviz piyasası da serbestleştirildi. Merkez Bankası günlük kur belirlemeye, yabancı sermaye yatırımları teşvik edilmeye başlandı. İç fiyatlardaki denetim kaldırıldı, KİT zamları başladı. IMF denetiminde istikrar programı gereği sıkı para politikası uygulandı. İç borçlanma yine bu yıllarda başladı.

Faizler serbest bırakıldı, faiz oranlarının yükselmesiyle reel faiz dönemi başladı. Sermaye piyasaları kuruldu, 80’lerin ikinci yarısında  borsa faaliyete başladı. Devlet kesiminin küçültülmesi, KİT’lerin özelleştirilmesinin altyapısı bu dönemde hazırlandı. 

IMF ve Dünya Bankası finansmanı ile yürütülen istikrar programı tarım ürünleri fiyatlarının baskı altına alınmasıyla sonuçlandı. Reel ücretler gerilemeye başladı. 

24 Ocak kararları ile başlayan bu süreç ihracata dayalı büyüme, dışa açık ekonomi gibi sloganların da başlangıcı oldu. İhracat artırıldı ancak mevduat ve kredi faizlerinin serbest bırakılması sonrasında model tökezledi, 1982’de para piyasasında kriz başladı. Piyasadan para toplayan buna karşın faizlerin yükselmesi nedeniyle taahhütlerini yerine getiremeyen küçük bankerler batıyordu. 

Bunları Kastelli, Meban gibi büyükleri izledi. Ardından Hisarbank, Odibank, İstanbul Bankası, İşçi-Kredi Bankası, Bağ-Bank gibi bankalar battı.

Bu dönemde de para miktarının sınırlandırılması yöntemiyle enflasyonla mücadele edildi. Nihayet 1984’te başarı sağlandı ve sonunda  enflasyon düştü. Başka ülkelere model gösterilen başarılı birkaç yıl geçti. Sonra tekrar başa dönüldü. 1989’da büyüme yüzde 1’e kadar geriledi. İhracat artışı yerinde saymaya dönüştü. Çözüm için dış borçlanmaya, kısa vadeli para arayışına geçildi. 

Ders almıyor, uzun vadeli yapısal dönüşüm yerine daha çok iç borç, daha çok dış borçla günü kurtarmak istiyorduk.

Artık yeni bir krize, 1994’e hazırlanıyorduk. Nitekim 1994’te de benzer bir tablo yaşanacaktı. 

 

Levent AKBAY

akbaylev@gmail.com

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —