Gazetelerin üçüncü sayfa haberlerini bilirsiniz. Hani şu şunu kesti, şu şunu doğradı. İntiharlar, kadın cinayeti, eşlere ve çocuklara kıymalar. Ve daha niceleri.
Hatta televizyonlarda da çeşitli versiyonları var. Kimilerinde ‘kayıp’lar aranır, yakınları katılır, herkes kendi açısından durumları anlatır. Çoğu kişinin ilgi ile izlediği olaylar zincirinin sonunda kayıpların başına olmadık şeyler geldiği ortaya çıkar. Hem de olmadık kişiler tarafından gerçekleştirildi.
Bunlar kuşkusuz sağlıklı bir toplumun işaretleri olmamalı. Bu sosyoloji içinde ne bu yaşananlar, ne failleri bulunmamalı. Ancak gerçek böyle.
Dünyanın bir çok ülkesinde benzer olaylar yaşanıyor. Örneğin kadın cinayetleri. Ancak hiçbiri bizdeki kadar sürekli ve sıradan değil. Ne kadar yüksek ceza verilirse verilsin hemen her gün bir kadın cinayetinin önüne geçilemiyorsa hem sosyolojik olarak, hem sosyal psikolojik olarak kadın cinayetlerini yeşerten bir ortam olmalı. Bir trajedinin önlenmesi adına gerisi sadece kanun adamlarının değil aynı zamanda bilim adamlarının işi.
Bilim adamları bu sorunu inceleyip çözüm yollarını bulmaya çalışırken acaba eğitime de bir parantez açarlar mı? Yani eğitimli toplumlarda bu tür cinayetler, bu tür üçüncü sayfa haberleri daha mı az?
Dünyanın en iyi eğitim sistemine sahip ülkeleri sıralamasında ilk sırayı Finlandiya alıyor. Ardından Güney Kore ve Hollanda sıralanıyor. Bu sıralama OECD Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) tarafından yapılıyor. Bu ülkelerin durumu ortada.
Peki nüfusa göre üniversiteli sayısı sıralamasında durum nasıl? Şaşırtıcı bir sonuç olarak gelebilir ancak Türkiye bu sıralamada özellikle Avrupa’da iyi bir performansa sahip. 2019 yılı itibariyle Türkiye’de bin kişiden 95’i üniversite öğrencisi. Türkiye bu alanda Avrupa’nın önde gelen ülkelerini açık farkla geride bırakıyor. Almanya ve Fransa’da bin kişiye düşen üniversite öğrenci sayısı 40. Bu oran İngiltere’de 39; Avrupa Birliği’nde (AB) ise 38.
Demek ki bu alanda bir performans ölçmek için sadece sayı değil, nitelik de önemli. Dünyanın ilk 500 üniversitesi arasında sadece ODTÜ bulunuyor. İlk binde sayı 4-5’i aşmıyor.
Bir de diğer taraftan bakalım. Türkiye’de 2 milyona yakın kişi okuma yazma bilmiyor. 7,6 milyon kişi okuma yazma bilmekle birlikte bir okul bitirmemiş durumda. İlkokul mezunu 17 milyon, ortaokul mezunu 13,7 milyon, ilköğretim mezunu 5,1 milyon, lise mezunu 17,9 milyon, üniversite ve yüksek okul mezunu 12,3 milyon, yüksek lisans ve üzeri eğitim görmüş 1,8 milyon kişi bulunuyor.
Üniversiteye giden öğrenci sayısı itibariyle Avrupa içinde bir yerimiz olmakla birlikte eğitimi yeterli olmayan kişi sıralamasında da önlerde olmalıyız.
Çünkü okuma yazma bilmeyenleri bir kenara koysak bile ilkokul seviyesinde olanların sayısı neredeyse 25 milyona dayanmış.
Oysa çocuklarımızı eğitmek için yarışıyoruz? Çünkü eğitim insanların birbirleriyle daha iyi anlaşmalarına, farklı kültürleri anlamalarına ve toplumsal sorunların üstesinden gelmelerine yardımcı oluyor. Eğitimsizlik ise tam tersi sonuçlara yol açıyor.
Bu nedenle eğitimdeki vasatlığımız üçüncü sayfa haberlerini tetikliyor.
Hem yapıyor, hem yaşıyor, hem okuyor, hem seyrediyoruz.
Levent AKBAY
akbaylev@gmail.com