Gölcük’te birkaç gündür dolaşan bir haber, artık fısıltının ötesine geçmiş durumda: belediyeye ait dükkanlar yakın zamanda ihale usulüyle yeni kiracılarını arayacak. Bu bilgi, bir dostumuzun yetkililerle görüşerek doğrulamasıyla söylentiden sıyrıldı ve gerçeğe dönüştü. İşin ciddiyeti, yalnızca bir idari tasarrufun ötesinde; yıllardır belediyenin kiracısı olan esnafın, Gölcük’ün çarşı kültürünün ve yerel ekonominin tam kalbine dokunuyor.
Bugün vitrinleri parlayan, kapısından girince sıcak bir “hoş geldiniz” duyduğumuz, sabahın erken saatlerinde kepenk açan o dükkanlar, tesadüfen bu noktada değiller. Kimisi dükkânını sıfırdan yeniledi, kimisi vitrinine yatırım yaptı, kimisi—hukuken adı başka olsa da—hava parası ödeyerek bir başkasından devir aldı. Bu yatırımlar, rakamların ötesinde bir emeği, bir yaşamı, bir sürekliliği temsil ediyor. Tam da bu nedenle, önümüzdeki sürecin tek bir başlık altında toplanması imkânsız; bu, bir ihalenin ötesinde, güven, adalet ve şehrin belleğiyle ilgili bir mesele.
Belediyenin görevi, yalnızca malını en iyi kiraya vererek gelirini artırmak değildir; aynı zamanda kamu vicdanını gözetmek, toplumsal dengeleri korumak ve yıllardır bu düzeni ayakta tutan insanların emeğine saygı duymaktır. Bu süreçte “kimsenin zarar görmemesi” dileği, iyi niyetli bir temenni olmanın ötesine geçmeli; planın, yöntemin ve dilin buna uygun şekilde kurgulanmasını gerektirir. Şeffaflık burada sihirli kelimedir: Belediyenin çıkıp bütün kiracılarını, takvimden kriterlere, başvuru koşullarından puanlamaya ve geçiş hükümlerine kadar net biçimde bilgilendirmesi, muğlaklığın yarattığı panik ve güvensizliği hızla dağıtacaktır.
İhale, kuralları açık ve öngörülebilir olduğunda adil bir yarışa dönüşür. Mevcut kiracılar için getirilecek makul bir geçiş mekanizması—örneğin uzun yıllar kiracı olmanın bir avantaj olarak tanınması, işletmeye yapılan somut yatırımların puanlamada dikkate alınması, iyileştirme bedellerinin göz ardı edilmemesi, hatta mümkünse belirli bir “öncelik hakkı” ya da “eşit teklifte mevcut kiracıya avantaj” yaklaşımının benimsenmesi—sürecin toplumsal kabulünü büyük ölçüde artıracaktır. Hava parasının hukuki niteliği tartışmalı olsa da, sahadaki gerçekliği yok saymak, problemi çözmez; tam tersine, mağduriyetleri büyütür. Bu nedenle, en azından dükkânın iyileştirilmesi ve sürdürülebilirliğine dönük yatırımların somut belgelerle ispatı halinde, bu emek mutlaka görünür kılınmalı.
Bu süreç, belediyenin kendisi için de bir sınavdır. Geliri artırmak ile esnafın düzenini korumak arasında kurulacak denge, kurumun toplumsal itibarını belirler. Şeffaflık, katılımcılık ve hakkaniyet, yalnızca güzel kavramlar değil; sahada somut karşılığı olan ilkeler. Bugün atılacak doğru adımlar, yarın Gölcük’te kamu ile esnaf arasındaki güven köprüsünü güçlendirecek; hatalı adımlar ise uzun süre tamir edilemeyecek kırılmalar yaratacaktır.
Hepimizin ortak dileği, bu sürecin her iki taraf için de hayırlı şekilde sonuçlanması. Bunun yolu, kulakların değil, kapıların açılmasından; fısıltıların değil, açık cümlelerin kurulmasından geçiyor. Gölcük’ün çarşısı yalnızca alışveriş yapılan bir yer değil; insanların hayatlarını, umutlarını ve emeklerini taşıyan bir alan. Bir ihale, bu hayatları altüst etmek zorunda değildir. Tam tersine, doğru tasarlandığında, şehre yeni bir nefes, esnafa yeni bir güven ve kamuya yeni bir itibar kazandırabilir.
Sözün özü: Bu yalnızca bir kiralama değil, bir güven testi. Gelin, bu testi hep birlikte, açık, adil ve insani bir yaklaşım ile verelim.
Kalın sağlıcakla
