Nurettin Şenemre

Tarih: 30.11.2021 13:02

KISSADAN HİSSELER

Facebook Twitter Linked-in

KISSADAN HİSSELER

HER GÜNÜN TÜTÜNÜ

Bir dostu ünlü İskoçyalı edebiyatçı Thomas Carlyle’a sorar:

—Bu kadar kitabı nasıl biriktirdiniz.

Carlyle şu cevabı verir:

—Bu kütüphane benim her günkü tütünümdür!

—Ne demek istediğinizi anlamadım?

Carlyle açıklar: Arkadaşlarımın tütüne verdiği parayı, ben kitaplarıma verdim.

AMERİKALI İŞ ADAMI

Amerikalı iş adamı, Çinliye alay ederek :

_Ölüleriniz, mezarlarına koyduğunuz pirinçleri ne zaman yiyecek?

Çinli başını kaldırmadan cevap vermiş:

– Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri kokladığı zaman.

VELÂYETİN GÖRDÜĞÜ

Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası olan 2. Murat Han:

-Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz diye çıkışır.

Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:

-Peder ne der, kader ne der.

DOĞRUNUN DOĞRU TARİFİ

Muhammed Belhî hazretlerine:

— Doğru nedir? diye sorduklarında sorarlar:

— Varlığıyla herşeyi güzelleştiren, yokluğuyla herşeyi çirkinleştiren şey!

HABİB BABA

Doğu Anadolu’dan, Habib Baba isimli bir şahıs, 4.Murad devrinde, gemiyle Hacca gitmek için İstanbul’a gelmiş. Fakat ne yazık ki, Hacca giden gemiye yetişememiş. “Bunda da vardır bir hayır” demiş içinden.Aylarca yol aldığından toza toprağa batmış, yaralar içinde kalmış, uyuz olmuş. Memleketine dönmeden önce güzelce bir yıkanıp temizlenmek amacıyla bir hamama gelmiş.

Yıkanmak istediğini söylediği hamamcıdan red cevabını alınca sebebini sormuş.

Büyük Sultan Murad Han’ın vezirleri vardır hamamda. Kimseyi almamam için emir verdiler, diye cevaplamış hamamcı.Yıkanmadan bu uyuz illetinden kurtulamayacağını bilen Habib Baba, adeta yalvarmış hamamcıya :

İzin ver evladım, bir köşede yıkanıvereyim. Kimseler farketmez beni.

Hamamcı, yaşlı adamın ısrarlarına dayanamamış, vezirlere görünmeden yıkanması için sıkı sıkı tembihte bulunduktan sonra içeriye almış.

Biraz sonra, hamama, tebdil-i kıyafet, Sultan 4.Murad Han’da gelmiş, yıkanmak istediğini söylemiş. Hamamcı aynı şekilde, tanıyamadığı bu gence de durumu anlatmış, içeri alamayacağını söylemiş. Sultan’ın ısrarları hamamcıyı bir kez daha yumuşatmış, O’nu da sıkı sıkı tembihledikten sonra, Habib Baba’nın yanına göndermiş.

Başlamışlar beraberce yıkanmaya. Birbirlerine su döküyor, sırayla sırtlarını keseliyorlarmış. Bir ara 4.Murad ihtiyarın düşüncelerini öğrenmek amacıyla sormuş:

Sen de istemez miydin baba şöyle vezir olmayı? Baksana koskoca hamamı kapatmış, gönüllerince yıkanıyorlar. Biz ise şu daracık alanda debelenip dururuz. A be evladım, demiş Habib Baba. Böyle vezir olacaksında ne olacak?

Şu dünyada öyle bir Sultana vezir olacaksın ki, vezirlerinin bile karşısında tir tir titrediği Sultana, senin uyuzlu sırtını keseletsin…

MARİFETLİ EVLATLAR

Üç kadın çeşme başında toplanmış konuşuyorlardı.Az ötede ihtiyarın biri oturmuş, kadınların çocuklarını methetmelerini dinliyordu.

Kadınlardan biri:

– Benim oğlum öyle marifetlidir ki, hiç kimse bu konuda onunla boy ölçüşemez… Tam bir cambazdır o! İp üzerinde bir yürüse de görseniz.

Diğer kadın heyecanla atılarak: -Benim oğlumun sesini bilseniz, dedi.Tıpkı bir bülbül gibi şakır.Yeryüzünde hiç kimsenin böyle bir sesi yoktur.Allah vergisi bu…

Üçüncü kadın susup duruyordu.Diğerleri sordular:

– Sen çocuğunu niye övmüyorsun? Nesi var ki? -Çocuğumun çok üstün bir tarafı yok ki…Ne diye durup dururken öveyim onu.

Kadınlar kovalarını doldurup yola koyuldular.İhtiyar adam da peşleri sıra yürümeye başladı.Kadınlar ağır kovaları taşımakta güçlük çektikleri için ara sıra duruyor ve dinleniyorlardı.Sırtları ağrı içindeydi. Bu sırada çocukları onları karşılamaya çıktı.

Birinci çocuk hemen elleri üzerinde havaya kalkmış, çeşitli marifetler gösteriyordu. Kadınlar gözleri hayretten büyümüş haykırdılar:

– Aman ne kabiliyetli çocuk!..

İkinci çocuk altın gibi bir sesle öyle güzel şarkılar söyledi ki, kadınlar gözleri yaşlarla dolu hayranlıkla dinlediler onu…

Üçüncü çocuk koşarak geldi, annesinin elinden kovayı aldı ve eve kadar taşıdı.

Kadınlar ihtiyara dönüp:

– Bizim çocuklarımız hakkında ne diyorsun, dediler. İhtiyar şaşkınlıkla:

– Çocuklarınız mı? Dedi.

Onları bilmem. Yalnız biri vardı, annesinin elinden kovayı alıp eve taşıdı. Onu çok beğendim.

ALINTI


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —