Aramızda karşısındakini gerçekten dinleyebilen kaç kişi var? 'Kaç kişiyiz' demeyi çok isterdim ancak ben de bu konuda kendimden çok emin değilim....
Oysa duyuyoruz birbirimizi. Ancak duymakla dinlemek birbirinden farklı kavramlar... Duymak sözcüğü Türk Dil Kurumu sözlüğünde 'işitmek, ses almak 'olarak tanımlanırken; dinlemek "işitmek için kulak vermek olarak' tanımlanıyor. İşitme duyumuzla sesleri işitiriz diğer bir deyişle duyarız. Üstelik bunun için herhangi bir çaba, dikkat sarfetmeyiz. Ama her işittiğimiz sesi dinlemeyiz. Dinlemek kişinin kendi tercihine bağlı, seçerek algıladığı seslerin hepsidir. İletişim becerilerinin en önemlisi olarak sayabileceğimiz dinlemek; diğer insanlarla iletişim kurmak isteyen herkes için oldukça önemlidir. Dinlemek pasif bir eylem değildir. Aksine etkin bir şekilde dinleme son derece aktif bir eylemdir. Duymaktan daha fazlasıdır. Karşımızdaki kişinin sesine, söylediklerine, söyleyiş tarzına, ses tonuna, beden diline karşı duyarlı olmak ve bu duyarlılığı karşı tarafa hissettirebilmektir.
Oysa her geçen gün artan bir hızla dinlemekten çok duymaya doğru evrilyoruz. Çoğu zaman dinleme taklidi yapıyoruz ya da karşımızdakine bir cevap uyduruyoruz. Onun lafını kesip konuşmayı kontrolümüze almaya çalışıyoruz. Bir an önce konuşma sırasının bize gelmesini beklerken de içimizdeki konuşma aşkıyla karşımızdakini dinlemiyoruz bile.. Bunlar aktif dinlemenin olmadığını gösteriyor. Oysa bütün insanlar söylediklerinin önemli ve değerli olduğunu düşünürler. Karşımızdaki kişiyi dinleme biçimimiz, ona verdiğimiz değerin önemli bir göstergesidir, saygı belirtisidir. Karşımızdaki kişiyi onun değer yargılarına göre dinlediğimizde onu gerçekten anlamaya başlarız. Etkin dinleme yaparak karşısındakini anlayan, değer veren insan güvenilen; özlenen; istenen insan olur.
Hem bireysel hem toplumsal olarak anlayabilmek; anlatabilmek; anlaşılabilmek için dinlemeli; dinlenmeliyiz. Rahmetli Doğan Cüceloğlu Hocamız der ki 'Dinlemenin olmadığı yerde mesela bu aile olsun sorunlar birikmeye başlar. Ve konuşarak o sorunları çözemezsiniz. Dinlemenin olmadığı yerde okul olsun okul kültürü olsun sınıfta; yönetici öğretmen arasındaki ilişkide; dinlemenin olmadığı yerde şirkette ve dinlemenin olmadığı bir toplumda sorunlar birikmeye başlar, çözümü mümkün değildir. Onun için akıllı insan içinden konuşma eğilimi gelse de dinlemeye bir fırsat verir'
İyi bir dinleyici olmak için neler yapabiliriz? Bunu başka bir yazımda anlatmaya çalışacağım.
Belki kendi kendimize 'Ben ne kadar iyi bir dinleyiciyim?' sorusunu sormak bile büyük bir adım olur... Yazımı Şems- i Tebrizi'nin güzel bir sözüyle sonlandırırken dinlediğiniz anların, dinleyeninizin çok olmasını diliyorum....
'Okumayan için hiç bir kitap yazılmamış, dinlemeyen için hiçbir söz söylenmemiştir.'