Milli Eğitim Bakanı imzası ile tüm il valiliklerine gönderilen genelgede derslerin başlangıç ve bitiş saatlerinin eğitim ve öğretimi aksatmayacak şekilde düzenlenerek öğrencilerin herhangi bir olumsuzlukla karşılaşmamaları için tüm tedbirlerin alınması istenmişti. İl bazlı ders saati başlangıç saatlerini belirlemeye valiliklerin yetkili olduğu hatırlatılan genelgede, okullardaki ders saatleri planlanırken gün doğumu ve batımı saatleri ile toplumsal şartların göz önünde bulundurulması gerektiği vurgulandı.
En son İstanbul Valiliği, Milli Eğitim Bakanlığı’nın genelgesine istinaden 34 ilçede ikili eğitim yapılan okullarda ders saatlerini 40 dakikadan 35 dakikaya indirme kararı aldı. Gerekçe gün ışığından daha fazla yararlanmak.
Kocaeli’de ise zaten biz eğitim – öğretim döneminin en başında önlem alıp ! eğitimi kısalttık. Kocaeli İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Akmanşen, daha okullar açıldığında kendilerinin bu konuyla ilgili önlem aldıklarını, ikili eğitimde ders saatlerini 30 dakikaya indirdiklerini söyledi. Burada gün doğumu ve batımı saatleri mi etkili oldu toplumsal şartlar mı tam anlayabilmiş değilim. Anlayamadığım tek şey bu değil tabii ki…
Gün ışığından yararlanıp öğrencilerin mağdur edilmemesi istenirken nasıl oluyor da git gide kırpılan ders saatlerinde öğrencilere yeterli ve gerekli eğitim-öğretim verilebiliyor? Öğrenci ders zili çalıp öğretmenler için de giriş zili çaldıktan sonraki zamanda ne zaman yerine oturur, kitap-defterini açar, öğretmen günaydın, iyi dersler der ve derse başlar, ne kadar ders anlatır, anlatabilir belli değil. Hoş zaten müfredat azaltıldığı için olsa gerek ders sürelerinin azaltılması pek sıkıntı yaratmıyor olabilir ancak asıl amaç ne? Önemli olan gün ışığından yararlanalım… Yararlanalım da eğitim? Eğitim şart değil !
Yoksa zaten müfredat azaltıldı, şimdi saatler de kısaltılınca müfredatla uyum mu sağlanmış oluyor. Zaten eğitim – öğretimin ilk haftası ve ilk yarı yıl ile ikinci yarı yıl bitimindeki son 1 haftalarda da öğretim değil etkinlik yaptırılıyor. Bu çocuklar, gençler; bu öğrenciler ne zaman ya da nasıl eğitim alabilecekler anlayabiliyor değilim açıkçası.
Gün ışığından yararlanalım derken bilimin ışığından yararlanamıyor olabilir miyiz? Değerlerimize (?) yaklaşalım, ahlakımızı koruyalım (!) derken insanlıktan ve inançlardan uzaklaşıyor olabilir miyiz?
Gençlerin hatta çocuk yaştakilerin uyuşturucu bağımlısı olmasına, birbirlerini rahatça katledip kendi canlarına kıymalarına, birbirlerine her türlü duygusal ve fiziksel zorbalık yapmalarına; ‘yenidoğan’ benzeri çetelere hangi değerler hangi ahlak anlayışı izin verebiliyor, verebilir ki?
Eğitimden öğretimden kıstıkça, bilimden ve Atatürk’ten uzaklaştıkça tüm değerlerimizden ve insanlığımızdan kaybediyor olduğumuz umarım en kısa zamanda görülür. Umarım en kısa zamanda çocuklarımızı ve gençlerimizi tekrar ülke kalkınmasına katkı sağlayacak nitelikte, insani duygulara sahip, vicdanlı bir nesil olarak yetiştirecek politikalar uygularız. Bu ülke hepimizin, ve arkadan gelecek gençlere hepimizin ihtiyacı var. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi; “Gelecek gençlerin, gençler ise öğretmenlerin eseridir.”
Doğru politikalarla izin verelim, yol gösterelim nitelikli ve sağlam eserler bırakalım.
Belma Özgen Akbay