Çok eski zamanlarda, bir Hükümdar varmış, zenginliği tüm dünyaca bilinirmiş. Hükümdar her gittiği yere, hazinesinin bir bölümünü götürür ve bunları sergilemekten büyük onur duyarmış.
Hükümdarın yaşamda en çok güvendiği, tek akıl hocası bir Bilge kişiymiş. Günlerden bir gün bu Bilge kişiyle otururken Hükümdar şöyle bir soru sormuş:
“Sen ki göğün gizemine ermiş, bilime yön vermiş bir adamsın. İnsanlar, ister hükümdar denli güçlü, ister savaşçılar denli onurlu olsun, ayağına kapanır ağzından çıkacak bir sözü beklerler. Şimdi senin gibi Bilge bir adamın fikrini merak etmekteyim, benim hükümdarlığım ve servetim hakkında ne düşünüyorsun?”
Bilge bu soru karşısında, Hükümdar’ın gözlerine bakarak şu sözleri söylemiş:
“Diyelim ki hükümdarım, kızgın ve uçsuz bir çöldesiniz. Ölmemek için, size uzatacağım bir bardak suya servetinizin yarısını verir miydiniz?” Hükümdar: “Verirdim tabii.” Bilge kişi: “Zaman geçti diyelim, susuzluğunuz arttı, size uzatacağım bir sonraki bardağa servetinizin öteki yarısını da verir miydiniz?” Hükümdar biraz düşünür ve ardından “Ölmemek için evet” der. Bunun üzerine Bilge kişi gülerek şu sözleri söylemiş:
“Madem öyle, o zaman övünmeyin fazlaca. Çünkü haşmetlim sizin servetiniz yalnızca iki bardak sudur.”
USTA
Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağına şöyle dedi:
“Git biraz tuz al gel.” Hayatındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde ekledi:
Usta: “Şimdi bir avuç tuz al ve bir bardak suya atıp iç.”
Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı.
Usta “Tadı nasıl?“ diye sordu. Çırak, “Acı” dedi. Usta gülerek çırağını kolundan tuttu ve dışarıya çıkardı. Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de şöyle dedi:
“Şimdi de göle bir avuç tuz at ve gölden su iç bakalım.” Söyleneni yapan çırak ağzının kenarından akan suyu koluyla silerken usta aynı soruyu sordu. “Tadı nasıl?”
Çırak “Ferahlatıcı” dedi. Daralmış kalbini bir göl gibi genişlet. Bir bardak kadar olan kalbini büyüt ve çevrendeki her şeyden şikayet etmeyi bırak.
BİLGE KADININ TAŞI
Dağlarda gezen bir bilge kadın, nehirde değerli bir taş bulmuş.
Ertesi gün kendisi gibi bir seyyahla karşılaşmış. Ama seyyahın karnı açmış.
Bilge kadın torbasını çıkarmış ve yemeğini onunla paylaşmış. Aç seyyah, bilge kadının torbasındaki değerli taşı görmüş ve taşı çok beğendiğini söyleyip onu kendisine vermesini istemiş. Bilge kadın hiç tereddüt etmeden taşı ona vermiş.
Seyyah karşısına çıkan bu şansa çok sevinip, bilge kadının yanından ayrılmış. Taşın, yaşamının geri kalan kısmını güvence altına alacak kadar değerli bir taş olduğunu biliyormuş.
Fakat bundan uzun yıllar sonra seyyah, uzun uğraşların sonunda bulduğu bilge kadının karşısına yeniden çıkmış.
Seyyah, bilge kadına, “Senden bu taşı değil, bundan daha değerli bir şeyi istiyorum. Bana onu verebilir misin?” demiş.
Bilge kadın, seyyahın kendisinden ne istediğini sorunca, seyyah yanıtlamış : “Bu taşı bana vermeni sağlayan şeyi.”
15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü’nde milli irade destanı yazan aziz şehitlerimizi rahmet, gazilerimizi minnet ve şükranla anıyorum.
Sevgiyle kalın…