Yalgın Sesigüzel

Tarih: 10.03.2025 12:06

KOMŞULUK

Facebook Twitter Linked-in

Değer” kavramı, toplumun arzu edilen bir süreç yaşaması için çeşitli kaynaklardan beslenerek oluşan bir manevi sisteme tekabül eder. Değerler sayesinde toplum, kuru ve statik olmaktan çıkarak hayatiyeti olan, dinamik bir yapıya dönüşür. Daha ötesinde değerler, bir toplumun millet olabilmesinde en önemli yapı taşlarından biridir.

 

İnsanın kişisel intizamını sağlayan ve karakterini oluşturan vefa, dürüstlük, yardımseverlik, paylaşma gibi kişisel özellikler kitle için de arı bir karakter oluşumudur. Toplumun, yazılı ve sözlü kurallarla belirlenmiş olmasa da isabetli ve gerekli gördüğü davranış biçimleri “değer” olarak karşımıza çıkar.

 

Komşuluk ise toplumsal değerlerin en önemlilerinden biri olsa gerektir. Yakınımızdaki tanıdık, kan bağımız olmadan birlikte olmayı göze aldığımız, iş yerimizde ve evimizde yanı başımızdaki olarak aklımızda yer eden komşuluk ilişkisi bizim kültürümüzde dini bir boyut taşır. “Ev alma, komşu al” diyen geleneksel kadim kültür, komşuyu mirasçı kılabilecek bir şiddetli tavsiye, “Konu komşu ne der” kontrol mekanizması ve açlığını komşusuyla ölçen bir anlayış bu milletteki komşuluk değerini şekillendirmiştir.

 

Türk milleti, komşuluğunda eşdeğer olmayı gaye edinmiştir. Evde pişen yemeğin aynısı da tadılsın amacıyla gönderilir bir tabakta. Aynı hassasiyeti gösterdiğimiz su götürür sanırım, özellikle modern çağ denen yeni yüzyılda.

 

Hızla gelişen ve değişen dünya, değerler sistemini de alt üst etmeye kalkışmıştır. Sistemin kendi içinde tutarlılığını sağlamak amacıyla köklü değerlere bile tahammülü yoktur. Yerleşim yerlerini standartlaştırmak ve modernleştirmek amacıyla atılan adımlar ve düzenlemeler, yalın bir hayatın yerine karmaşık, hızlı ve hızlı olduğu kadar aceleci ve telaşlı bir yaşamı zorunlu kılmıştır. Çoğalan ve göğe doğru yükselen şehirler milyonlar içinde yalnızlaşan bir insan yaratmıştır.

 

Yüz haneli bir köyde, her hanede yaşayanlar köyün en uzağında olsa bile komşu olarak değerlendirilirdi. Çünkü tanınır ve bilinirdi. Geceleri oynanan oyunlardan biri; bir ev tuttum o evde şu kadar kişi sorusuna cevap aramaktı. Yani hangi evde kaç kişi var, kaçı kız kaçı erkek, kim köy dışında kimi evlenmiş bilinirdi. Bu tanıdıklık komşuluğun gereği idi. Bugün göğe doğru yükselen konutlarda, sitelerde bir alt ve üst komşumuzu tanıyor değiliz. Karşı komşumuzla da muhtemelen kapı açarken karşılaşmışızdır.

 

Yalnızlaşmanın aslında evin içinde başladığı gözden kaçmamalı. Cep telefonlarımız ve diz üstü bilgisayarlarımız diğer odada oturan ablamızdan, mutfaktaki annemizden ve televizyon karşısındaki babamızdan bizi uzaklaştırıp oyalamayı başarabilmektedir. Evin içindeki bu yalnızlık nasıl olsa dışarıya yansıyacaktı ve öyle de oldu. Dün, evimize göz kulak olması için anahtarı teslim ettiğimiz komşumuz, bugün çelik kapılarla ve kapalı devre kamera sistemiyle koruduğumuz kişi olmuştur. Günümüzde Komşuluk kaldı mı… bir düşünmek lazım…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —