Türkiye Cumhuriyetinin ilk müfredatları, yani eğitim programları “1924 İlk Mektepler Müfredat Programı” ve “1924 Orta Mektepler Müfredat Programı”dır.
Cumhuriyet Döneminin ilk yıllarının müfredat programlarının özelliği ise milli oluşu idi. 1926 yılında ise o zamanlara göre son derece çağdaş olan ama ne yazık ki halen bazı kesimlerin bugün bile tartışma konusu yapabildikleri; ilkokul programı, toplu öğretim yani ‘Toplu Tedris’ uygulaması getirildi. Cumhuriyetten günümüze ilköğretimde aralarda taslak niteliğinde olanların dışında 1926, 1936, 1948 ve 1968 olmak üzere belli başlı dört program uygulamaya kondu. Bugün ilköğretimde uygulanan programda, özellikle sekiz yıllık zorunlu ilköğretim uygulaması nedeniyle 1970’li yıllardan beri sürekli değişiyor…
Değişim güzel hoş da, yıl 2024 oldu… İlk müfredat programlarının üzerinden tam 100 yıl geçmiş. 70’li yıllarda zorunlu sekiz yıllık ilköğretim programı uygulanmaya başlanmış. Üzerinden 54 yıl geçmiş.
Ee! artık biraz sakin olup önümüze bakmamız gerekmez mi? Oysa sürekli değişim yapmaya çalışırken daha adapte olunamamış müfredatlar ile ya da ‘yavaş geçiş taslakları’ ve ‘örnek uygulamalar’ (!) ile, ‘gelişme çalışmaları’ adı altında çalışmalar yapılıyor.
Hayır! Bir de bizde öyle bir şey ki, her gelen bakan mutlaka bir değişim yapıyor. Gelişim de değişimin bir parçası değil midir, niçin ille köklü değişikliler yapmak için zorluyor ve zorlanıyoruz ki. Önümüzdeki programı geliştirip daha çağdaş ve bilime yakın bir nesil yetiştirmek asıl hedef olmalı.
Öğretim programı; hangi konuların öğretileceğini, bunun hangi sırayla verileceğini ve bir konunun üstünde ne kadar durulacağını açıklar.
Müfredat dersler ve ders içeriklerinin gösterildiği program türüdür. Müfredat önceden belirlenen hedeflere ulaşmak için tüm eğitim öğretim etkinliklerini, aktivitelerini kapsıyor.
Peki 100 yıl öncesinde belirlenen Türkiye’nin yönetim şekli olan ‘Cumhuriyet’ üzerinde kelimelerle de olsa bu neden kadar oynanıyor? 100 yıl önce belirlenen hedef; laik, çağdaş ve cumhuriyetçi bir nesil yetiştirmek iken yeni müfredat taslakları ile yavaş yavaş ‘Cumhuriyet’ kelimesinin yalnızlaştırılması, sadece bir terim olarak bırakılması hangi hedefin aracıdır.
Bir de neden ‘Milli Eğitim’de bile, dilimizi bu kadar yalınlaştırma, farklı dillerden gelen kelimelerden ayrıştırma çalışmaları da var iken ‘müfredat’ kelimesini kullanıyoruz da ‘öğretim programı’ ya da ‘eğitim planı’ demiyoruz. Acaba daha anlaşılır olabileceği için daha fazla tepki çekilebilir endişesi mi
taşınıyor? Yani “Müfredat değişiyor mu? Müfredat değişecek..” yerine “Öğretim Programı değişiyor mu? Öğretim Programı değişecek…” denilse acaba veliler ve öğrenciler, her yıl değişen, değiştirilmek istenen ‘öğretim’, eğitim programı dolayısı ile daha mı fazla tepki verirler?
Unutulmaması gereken bir şey daha var ki; bu kadar halen ve ısrarla oynadığımız Türkiye Cumhuriyeti eğitim sisteminin altyapısını Osmanlı Devleti’nin en uzun yüzyılında kurduğu Avrupai eğitim sistemi oluşturmuştur.