Öfke, Türk Dil Kurumunun açıklamasına göre engellenme, incinme, gözdağı verme gibi bir durum karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık olarak geçer.
Bu davranışlara nelerin sebep olduğunu bulmak kadar, bu durumda nasıl davranmak daha iyi olur, bunun üzerinde de durmakta yarar var.
Aristo der ki ”Herkes öfkelenebilir. Ne var ki doğru nedenle, hak eden kişiye doğru zamanda ve uygun sürece öfkelenmek zordur.”
Sizce de böyle değil mi?
Neye, neden öfkeleniriz?
Kime öfkeliyiz?
Şimdi zamanı mı?
Hangi yaşta olursak olalım hepimiz öfkelenebiliyoruz ve öfkemizi farklı biçimlerde yansıtıyoruz.
Aslında biliyoruz ki kontrol edilemeyen öfke zararlıdır.
Yapılan araştırmalarda ifade edilemeyen ve kontrol altına alınmaya çalışılan öfkenin yüksek tansiyona, baş ağrısına, kalp damar hastalıklarına ve mide hastalıklarına sebep olduğu ifade edilmektedir.
Çoğunuzun günlük yaşamda aile içinde, trafikte ve sokak kavgalarında, çocuk istismarlarıyla ilgili konularda kontrol altına alamadığınız öfkeleriniz oluyor.
Çoğunlukla beklentilerinize uymadığı için çevrenizdeki kişilere öfkelenirsiniz.
Bunu kimi zaman saygı çerçevesinde kimi zaman saygısızca ifade edersiniz.
Söyleyemediğiniz ya da yapamadığınız davranış için kendinize de öfkelenirsiniz.
Bir de yaşadığınız dünyada gelişen durumlara, gözlemlediğiniz olaylara öfkelenirsiniz.
Bu durumda, öfkelenmekte haklı bile olsanız, bu düşünceden hemen uzaklaşmak en akılcı yoldur.
Aksi takdirde çok sevdiklerinizi inciterek içinden çıkılamayan durumlara da sebep olursunuz.
Alış veriş merkezinde karşılaştığınız durumlar bunun en güzel örneğidir.
Uzun bir sıra olmasına rağmen sizde sıraya girersiniz.
Bir süre sonra sıkılmaya başlarsınız ardından neden bir kasa var, sorusu sizi meşgul eder.
Daha sonra yavaş yavaş öfkelenmeye başlarsınız.
Bu noktada öfkenizi kontrol altına alarak sabırla sıranın size gelmesini beklerseniz güzel.
Ne var ki kontrol edemiyorsanız kasiyer ile aranızda hiç de iyi olmayan bir diyalog başlatırsınız.
Dışardan bazı kişiler sizi destekler bu da haklılığınızı artırırken öfkenizi de artırır. Sonuçta üzücü durumlar yaşanmış olur.
Öfkeli biriyseniz, çabuk öfkeleniyorsanız mutlaka öfke yönetimi ile ilgili olarak kendinize bir yöntem belirlemelisiniz.
Örneğin, sırada bekleyen biri olarak o durumdaöfkelenmek yerine sonrasında neler yapabileceğiniziplanlayabilirsiniz.
Kasa sayısını artırma düşüncesinden uzaklaşıp telefon görüşmeleri yapabilir ya da birkaç parça için bekliyorsanız bırakıp gitmeyi düşünebilirsiniz.
Evdeyseniz dışarı çıkıp gelebilirsiniz.
Öfkelenmeye başladığınızda nefes egzersiziyapabilir, üç derin nefesle “sakinim ve dengedeyim” diyerek kendinizi sakinleştirmeye başlayabilirsiniz.
Öfke gelişi güzel sıradan bir duygu değildir, bastırılmaya da hiç gelmez. Kartopu gibi büyür ve nerede ne zaman patlak vereceği de bilinmez.
Kontrol edemediğiniz öfkeleriniz varsa yaşamınızı zorlaştırıyorsa mutlaka bir destek almalısınız.
Kendinize iyi gelen yöntemleri dalında uzmanlaşmış bir kişiyle belirleyerek öncelikle kendinizin konfor alanını genişleterek mutlu olursunuz.
RalphWaldoEmerson ne güzel söylemiş.“Öfkeyle geçen bir dakikanız, mutluluğunuzdan çalınmış altmış saniyedir.”
Mutluluğunuzu çaldırmamanız dileğiyle…
Sevgiyle kalın. (aysuazak@hotmail.com)
Bir zamanlar çok huysuz küçük bir çocuk varmış. Babası ona bir torba çivi verip, her sinirlendiğinde çite bir çivi çakması gerektiğini söylemiş.İlk gün çocuk çite 37 çivi çakmış.Çocuk, önümüzdeki birkaç hafta içinde yavaş yavaş öfkesini kontrol etmeye başlamış ve çite çaktığı çivilerin sayısı yavaş yavaş azalmış.
O çivileri çite çakmaktansa öfkesini kontrol etmenin daha kolay olduğunu keşfetmiş.Sonunda, çocuğun kendini hiç kaybetmediği gün gelmiş. Çite çakılacak hiç bir çivi kalmamış.
Durumu babasına haber vermiş. Bu defa baba, çocuğuna, öfkesini kontrol altında tuttuğu her gün bir çivi çekmesini önermiş.
Günler geçmiş ve delikanlı sonunda babasına tüm çivileri söktüğünü söylemiş. Baba, oğlunun elinden tutmuş ve onu çivileri çakıp çıkardığı çite götürmüş.“İyi iş çıkardın oğlum, ama çitteki deliklere bak.
Çit, asla eski aynı çit olmayacak. Bir şeyleri öfkeyle söylediğinde tıpkı bunun gibi bir iz bırakırız.
Bu durum, birini bıçakladıktan sonra bıçağı onun gövdesinden çıkarmak gibidir.
Kaç kere özür dilerim desen de bıçak veya çivi yarası hep orada kalacaktır.”
Hikâyeden çıkarılacak ders:
Öfkenizi kontrol edin. Ya da oradan uzaklaşın.
Öfkenin sıcaklığında insanlara daha sonra pişman olabileceğiniz şeyler söylemeyin. Hayatta bazı şeyleri geri alamazsınız.(alıntı)