Bu hikâyeyi ilk okuduğumda çok düşünmüştüm.
Bu bir hikâye olabilir ama gerçekte nasıl olurdu acaba?
Sanırım işin ekonomik yanı bu kadar olmazdı ama düşündüren yanı elbette
vardı. Yıllardır çocukları gözlemiş ve sohbet etmiş birisi olarak düşündüren yanı
ağır basıyordu.
Daha önceki yazılarımda bahsettim, yine aynı şekilde bahsedeceğim.
Önemsiyorum ve bir eğitimci olarak bizler de buna ihtiyaç duyuyoruz. Çünkü
anne baba sevgisi ve ilgisiyle büyüyen çocuklar bizlerin öğretme işini
kolaylaştırıyor.
Bu nedenle o zamanki çocuk da şimdiki çocuk da anne babaya, aynı derecede
ihtiyaç duyuyor. Her çocuk her yaşta babaya ihtiyaç duyar.
Tüm çocukların anne ilgisine, sevgisine ihtiyaçları olduğu kadar babaya da
ihtiyaçları var. Anneyle bütün gününü geçiren çocuk babayı gördüğünde elbette
onunla ihtiyaç duyduğu sevgiyi ve ilgiyi görmek isteyecek.
Hangi yaşta olursa olsun, duygusal açlık babayla tamamlanır. Anne ve babayla
giderilmiş duygusal ihtiyaçlar çocuğun bir birey olarak yetişmesinde son derece
büyük önem taşıyor. Bunun ilk olarak fark edildiği ve eksikliği en çok kendini
gösterdiği yer okul. Özellikle de ilkokulun ilk yılları.
Sıfır üç yaş ağırlıklı olarak ve yedi yaşa kadar geçen süreç içinde kazanılan
davranışlar, çocuklarımızın toplum içindeki sosyal ihtiyaçlarının temelini
oluşturmaktadır.
Nedir bu kişilik özelliklerinin oluşmasında etkili olan toplum içindeki sosyal
ihtiyaçlar?
Örneğin özgürlük; kendini tanıtma; baskın olma ve başarma ihtiyacı.
Çocuklarımız genelde bu ihtiyaçlarını giderdiklerinde sosyalleşebilirler.
Acaba bizler yetişirken sosyal ihtiyaçlarımız nasıl karşılandı?
Hangi sosyal ihtiyacımızda iyi hissediyoruz?
Bunlar bizim sosyal yaşamımızda ne kadar etkili?
İlk çocukluk yıllarımızdan itibaren babamızla annemizle olan ilişkilerimizi biraz
düşünelim?
Babayla olan duygusal bağımız nerede duruyor? Neler hissettiğimizi hatırlıyor
muyuz? Anneyle ve babayla geçirdiğimiz günlerin en çok hangisini hatırlıyor ve
nasıl bir duygu içindeydik?
Ve şimdi bizler çocuklarımızın bu ihtiyaçları için neler yapıyoruz? Onlara neler
hissettiriyoruz? Sadece sosyal ihtiyaçlar bağlamında verdiklerimizle onları bizim
yaşlarımızda düşünebilir miyiz?
Sosyal ihtiyaçlar sınıf içindeki tüm çocukların ihtiyacı olan şeyler. İstiyorlar
çünkü ihtiyaç duyuyorlar. Birbirlerini çok iyi gözlemliyorlar ve istekleri bitmiyor.
Örneğin, onun babası almaya geldiyse siz de almaya gideceksinizdir ya da
“Onun var benimde olsun.” gibi. Tüm bu doğal ihtiyaçlar sıfır yedi yaş arasında
ailede verilenlerle, anne babanın arasındaki ilişkinin biçimiyle şekilleniyor ve
sınıfın dinamiğini oluşturuyor. Öğretmenin öğrenciyle ilişkisini sizler de bu
durumda tahmin edebilirsiniz.
Ebeveynin yeteri kadar sevgi ve ilgi gösterdiğinde her şey dengede oluyor.
Evet! Burada “yeteri kadar” anahtar kelime. Verdiklerimiz ne olursa olsun,
sevgi, ilgi, sosyal ihtiyaçlar her neyse mutlaka yettiği kadar olması. Zira abartılan
her şeyin fazlası zarar.
Baba eve geldiğinde bir soluklandığında önceliği çocukları olmalı. Sadece bir
yarım saat, içten bir sohbet ya da oyun ona yetecektir.
Sonrasında çocuk: “Teşekkürler babacığım.” diyecektir.
Keşke vaktiniz daha çok olsa da onların ergenlik sürecinde de en iyi arkadaşı
olabilseniz.
Kız ya da erkek küçük ya da büyük hiç fark etmez. Sadece onların yaşlarının
özelliğine göre en doğal halinizde olun yeter. Hiç konuşmadan sadece gözlerine
bile baksanız onlar o bakışlarda güveni ve aitlik duygusunu bulacaklardır.
Demem o ki anneler ve babalar, sevgili okurlarım, sevgi emek ister. Yedi yaşına
kadar ne ektiysek onu biçiyoruz ki bunun için çok özel bir şeye de gerek yok
sadece biz olalım, sevgimizi kararlılığımızı, istikrarımızı ve samimiyetimizi
gösterelim.
Bakın o zaman neler oluyor?“Teşekkürler babacığım.” Kulaklarımızda
çınlayabilir.
Sevgiyle mutlu kalın...(aysuazak@hotmail.com)
Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki oğlunu kapının önünde
beklerken buldu. Çocuk babasına " Baba bir saatte ne kadar para kazanıyorsun?
" diye sordu... Zaten yorgun gelen adam, " Bu senin işin değil " diye cevap verdi.
Bunun üzerine çocuk, " Babacım lütfen, bilmek istiyorum. " diye üsteledi. Adam,
" İlla da bilmek istiyorsan 20 milyon" diye cevap verdi. Bunun üzerine çocuk, "
Peki bana 10 milyon borç verir misin? " diye sordu. Adam iyice sinirlenip, "
Benim, senin saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak param yok.
Hadi derhal odana git ve kapını kapat. " dedi. Çocuk sessizce odasına çıkıp kapıyı
kapattı. . Adam sinirli sinirli, " Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder? " diye
düşündü. Aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşti ve çocuğa
parayı neden istediğini bile sormadığını düşündü, " Belki de gerçekten
lazımdı."...
Yukarı çocuğun odasına çıktı ve kapıyı açtı... Yatağında olan çocuğa, "
Uyuyor musun? " diye sordu. Çocuk " Hayır. " diye cevap verdi. " Al bakalım
istediğin 10 milyon. sana az önce sert davrandığım için üzgünüm. Ama uzun ve
yorucu bir gün geçirdim. " dedi... Çocuk sevinçle haykırdı, " Teşekkürler
babacım..." Yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkardı. Adamın suratına
baktı ve yavaşça paraları saydı.
Bunu gören adam iyice sinirlenerek " Paran olduğu halde neden benden para
istiyorsun?...Benim senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak vaktim yok! " diye
kızdı. Çocuk " Ama yeterince yoktu" dedi ve paraları babasına uzattı;
" İşte 20 milyon... Şimdi bir saatini alabilir miyim babacım?"