Büyük beklentilerle başlanan bir Şampiyonlar Ligi serüveni... Ve hayal kırıklığına dönüşen bir 90 dakika. Galatasaray, Avrupa’nın kulüpler düzeyindeki en prestijli arenasında, Eintracht Frankfurt deplasmanında aldığı 5-1’lik mağlubiyetle adeta duvara tosladı. Maçın ilk dakikalarında öne geçen bir takımın, devre bitmeden 3 gol yiyip ikinci yarıda tamamen dağılması, sadece teknik değil zihinsel bir çöküşün de göstergesiydi.
Galatasaray sahaya özgüvenli çıktı. İlk 15 dakikalık bölümde oyun planı işler gibiydi. Yunus Akgün’ün golüyle öne geçmek, takım adına tam anlamıyla bir moral dopingiydi. Ancak ne olduysa golden sonra oldu. Galatasaray geri yaslanmaya başladı, pas bağlantıları koptu, orta saha çizgisi savunmaya yapıştı ve Frankfurt’un dinamik orta sahası oyunun mutlak hâkimi haline geldi.
İlk yarının son on dakikasında gelen 3 gol, sadece tabelayı değil Galatasaray'ın inancını da sarstı. İkinci yarıya başlarken “acaba” diyen herkes, çok geçmeden takımın mental olarak dağılmış hâliyle yüzleşti. Skorun 5-1’e gelmesi, belki rakibin kalitesi kadar temsilcimizin dağınıklığının da eseriydi.
Okan Buruk’un maç planında önemli zaaflar vardı. Öncelikle merkezdeki zaaf dikkat çekiciydi. Torreira– İlkay Gündoğan ikilisi, Frankfurt’un baskı ve pas trafiğine direnç gösteremedi. Rakibin ikinci bölgede yarattığı genişlik ve ters kanat değişimleri karşısında Galatasaray savunması zaman zaman neye uğradığını şaşırdı.
Savunma hattı adeta birbirinden kopuktu. Yediğimiz 5 golün dördü bireysel hatalardan oluştu.. Kanat bekleri hücumla savunma arasındaki geçişleri kurmakta zorlandı. Kısacası, takım boyu uzadı, hatlar arasındaki bağlantı koptu ve her top kaybı Galatasaray adına bir tehdit haline geldi.
Bu tür maçlar sadece yetenekle kazanılmaz. Zihinsel dayanıklılık, disiplin ve kriz anlarında alınacak doğru kararlar çok daha belirleyici olur. Galatasaray, bu testte sınıfta kaldı. Golden sonra rehavete kapılan takım, geri düştüğünde ise reaksiyon veremedi. Saha içi lider eksikliği, bu gibi anlarda fazlasıyla hissedilir.
Şampiyonlar Ligi gibi yüksek seviye organizasyonlarda, rakibin en küçük hatanızı nasıl cezalandırdığını bir kez daha gördük. Frankfurt fırsatları affetmedi. Galatasaray ise ne oyun disiplinine sadık kaldı, ne de kenardan oyuna müdahalelerle denge kurabildi.
Galatasaray için bu ağır yenilgi, elbette bir son değil. Ancak önemli bir uyarı. Şampiyonlar Ligi, her anı yüksek konsantrasyon isteyen bir turnuva. Bu seviyede her bireysel hata, takım bütünlüğünü bozabilecek zincirleme etkilere neden oluyor. Okan Buruk ve ekibinin, özellikle orta saha kurgusunu ve savunma geçişlerini yeniden düşünmesi şart. Henüz her şey bitmiş değil. Ancak “büyük hayallerin” gerçek olabilmesi için artık hata kredisi neredeyse yok.