Saniye Erginsoy

Tarih: 03.12.2025 10:16

AFFETMEK BAĞIŞLAMAK YA DA…

Facebook Twitter Linked-in

Hayat acısıyla, tatlısıyla geldi geçiyor… Yaş aldıkça “seçilmiş yalnızlık “tercihimiz daha fazla ön plana çıkmaya başlasa da bir başına yapamıyoruz.  Bize iyi gelen İnsanlarla vakit geçirmek, onlarla paylaşmak, gülmek, ağlamak kime iyi gelmez ki? O insanlar sizi kırana ya da siz onlara kırılana kadar her zaman çok iyi gelir. 

Peki kırıldığınızda, hayal kırıklığına uğradığınızda, incindiğinizde, içiniz yandığında…En çok da karşı taraf sizi kırdığını fark etmediğinde ya da fark etse bile “oldu bir kere” edasıyla durumu basitleştirip, hissizleştirdiğinde, duyarsızlaştırdığında, sizi üzdüğünü bilmesine rağmen aynı şeyleri yapmaya tekrar tekrar devam ettiğinde ne yaparsınız?

Çoğu zaman uzaklaşırız. Aile-yakın akraba ilişkileri, iş ilişkileri gibi zorunlu ilişkilerde ise ilişki devam eder gibi gözükür. Görüşmeyi kesseniz de seyrekleştirseniz de siz içten içe affetmek, bağışlamak arasında gider gelirsiniz. Bize yapılanları unutmak ya da onların yüküyle yaşamaya devam etmek en çok sınandığımız duygulardan biridir. Adeta içinizi kemirir durur…

Affetmek, hissettiğiniz öfke, kırgınlık, acının size yük olmasını engeller. Affetmek yapılanları görmezden gelmek, yok saymak değildir. Aksine kabul edersiniz ancak sizi yiyip bitirmesine izin vermezsiniz. Rahmetli Doğan Cüceloğlu Hocamızın dediği gibi “Affetmek geçmişin seni zehirlemesine izin vermemektir. “

Bağışlamak ise bir yanlışın, bir suçun, bir hatanın cezasını uygulamamaktır. Klinik psikolog Gabor Mate “Bağışlamak bir başkasına değil, kendine verdiğin şefkattir. Ama önceden duyguların tanınması gerekir” der.

Günlük hayatta da bu iç içe geçmiş kavramlarla sık sık karşılaşırız. Bazen yalanını yakaladığınız, güveninizi sarsan bir arkadaşınız olur ki zamanla öfkeniz geçebilir. Ancak eski ilişkinizi bir türlü sürdüremezsiniz. Özetle affettiniz ama bağışlamadınız demektir.

 Bazen karşı taraf size maddi zarar verdiğinde bu durumda siz otorite konumunda olsanız bile ona ceza vermediyseniz ama içten içe kırıldıysanız; bağışlamışsınız ancak affetmemişsinizdir.

Bazen zamanında size ihanet eden ya da haksızlık eden birini yıllar sonra affeder ilişkiye yeniden başlarsınız. Hem affetmiş hem bağışlamışsınızdır bu durumda.

Ya karşınızdaki size çok derin bir acı hissettirmişse ve siz onu hem affedemiyor hem de bağışlayamıyorsanız…

Gelin bir de psikolog Tunç Tataker’ in penceresinden bakın “Affetmekle ilgilenmeyin, hayal kırıklığına yol açan eksiklerinizi ve açıklarınızı onarmakla ilgilenin. Böylece geçmiş sizinle dönüşür ve yeniden anlam kazanır. …Affetmek unutmak yoktur. Artık etkilenmeyecek ölçüde dönüşmek vardır. Geçmişi iyileştirmenin en iyi yolu bugünkü bizi dönüştürmekten geçer. Biz dönüştükçe geçmiş yeniden anlamlanır, geçmişin acılarına bağlanan ve hayatını bu acılar etrafında ören kişi geride kalır.”

Duymak istemeyen, görmek istemeyen, anlamak istemeyen, yanlış olan davranışını değiştirmek istemeyen kalsın öyle… Hayat kısa …Siz kendinizi onarın, huzurla, tertemiz bir vicdanla yaşamaya bakın… 

 

 

                                                                                                                                

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —