Mehmet Saburlu

Tarih: 15.11.2025 22:07

ÜLKEMİZİN AZALAN NÜFUS SORUNU:

Facebook Twitter Linked-in

Devlet büyüklerimiz 2025 yılını aile yılı olarak ilan etti. Doğurganlık hızının gerilemesi konusunda Cumhurbaşkanımız “Bu bir milletçe intiharımız” dedi.

 Ekonomik şartlar, eğitim, meslek edinme süresinin uzaması, kız ve erkek çocuklarımızın hayata geç atılması gibi sebepler. Birde dağın görünmeyen arka yüzü var. Sorunun kökeninde modern hayat var. Bireysel yaşama düşüncesi var. Anne olmayı değersiz görmek var. Bazı küresel güç merkezlerinin aile yuvasını zayıflatma düşüncesi var. Ev hanımı olan kızlarımızı anne olursa eve hapsedilme gibi lanse etmek var. İş hayatına atılan kızlarımız evlenip çocuk doğurmayı, büyütmeyi gözlerinde büyütmeleri var. Sokakta işiniz nedir diye sorulan bir hanım; -maalesef ev hanımıyım diyebiliyor.

 Oysa bir kadının en kutsal makam ve kariyeri, aile yuvasını idare etmek, çocuklarını en güzel şekilde sevgi ile büyütmek olmalıdır. Akademik çalışmalarda çıkan sonuç: Modernizm ve Feminizm ekseninde annelik rolü küçümseniyor, değersizleştiriliyor. Maalesef son yüzyılda en kutsal olan annelik kavramı kutsal olmaktan çıkarıldı. Bazı dindar geçinen ailelerde bile kız çocuklarını meslek sahibi yapıp kocasının aldığı maaşa muhtaç olmaması fikri yerleşti. Sosyal hizmetler ve aile bakanlığı bu konularda projeler üretiyor fakat ümit verici olamıyor.

 Modernleşmek önce ümmeti, sonra toplumu, şimdide aileyi vurdu. Toplumun ana rahmi olan aile kısırlaştırıldı. Çocukların çoğu çocukluğunu sınav maratonu, hayata başarılı hazırlanmaları için aile baskısı yüzünden anne babasının yanında stresli duruma düşüyorlar. Anneler kızlarını okutabilmek için evliliğe hazırlamıyor. Hanımlar estetiği bozulmasın diye doğurmak istemiyor. İnsanımız evden ziyade dışarıda bulunmak istiyor. Evde misafir ağırlamak bile kalktı. 

 Ülkemizde 1960 yılından itibaren doğurganlığı azaltıcı politikalar izlenmiş. 1975 yılında aile planlamasına geçilmiş. Bu planlama bilerek uygulanırken 50 sene sonra hatadan dönmek için gençlere evliliğe teşvik kredisi, çocuk parası, çalışana kolaylık sağlama gibi uygulamalar yapılıyor. Fakat anneliği küçümseyen, zor gören genç kızlarımız koca kahrı çekmek, evde iş yapmak zor geliyor. Gençlerimiz Peygamberimizin şu hadisi şeriflerinin ruhunu anlayabilseler erken yaşta evlenmek isterler. “CENNET ANNELERİN AYAKLARI ALTINTADIR” Buyurdu Peygamberimiz.

 Hayat bir oyun, bir eğlence, yada hedefsiz bir macera değildir. Kariyer sahibi de olunsa, çok parada kazanılsa, bunların hiçbiri ailede olan mutluluğu, çocuk sevgisinin yerini tutamaz. Yaşlanmaya başlayınca her bir insan evine çekilir, dört duvarlı villasında yalnız başına kalıverir.

 Bulgaristan, Yunanistan, Romanya gibi komşu ülkelerimizde caddelerde genç nüfus görülmüyor. Devletler emekli maaşlarını ödeyemez durumda. Zaten az olan gençler zengin ülkelere giderek onların iş yükünü sırtlanmışlar.  Avrupa bizden çok daha sıkıntılı.

 “KENDİ NEFSİNİN ESİRİ OLANLAR, HEM KENDİNE HEMDE TOPLUMA ZARAR VERİR.

 Hukuk fakültesinde doktora tezi olarak hazırlanan bir yazıda, nüfusun azalmasında boşanmaların etkili olduğu savunuluyor. Anlaşmalı olmayan evliliklerde boşanma davası beş yıl sürüyormuş. Ardından mal dağıtım davası 2-3 yıl. Bu arada kadının doğurganlık zamanı geçmiş oluyor. Kanunların maddeleri çoğunlukla akademik ortamda hazırlandığından felaketi yaşayan çiftlerin görüşleri yeterince alınmıyor.

 Aslında çiftlerin evliliklerini sona erdirmelerinin sebepleri, aldatma, her iki tarafında ben-ben demesi, sorumsuz davranmaları öne çıkıyor. İslam’ı yaşayan aile ortamında yetişen gençlerde aldatma, eşler arasında yalan söyleme, benlik duygusu çok azdır. Bizim babalarımız, annelerimiz keyfine göre dışarıda gezmezler, ayrı olarak yemek bile yemezler. Evlenirken bile anlaşmalı evlilik diye bir şey düşünmediler. Eşlerini Allah’ın bir emaneti olarak görürler. Çocuklarını yüksünmeden birlikte büyütürler. Aralarındaki sorunlarını çocuklarına hissettirmeden hallederler. Her şeyi ekonomik koşullara bağlar olduk. Soğanı ikiye bölüp karınlarını doyuran büyüklerimiz ne güzel eş oluyorlardı. Şimdi ne oldu bu hallere geldik

 Bizler anne- baba olarak çocuklarımıza İslam ahlakını, İslam üzere yaşamayı kendimiz uygulayarak öğretelim. Bunu beceremezsek sonunda üzülen yine bizler olacağız. Vesselam.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —