Tarih: 07.11.2024 15:14

KORTİZON KULLANIRKEN NASIL BESLENMELİYİZ?

Facebook Twitter Linked-in

“Her tedavide olduğu gibi kortizon kullanırken de bazı yan etkiler görülebilmektedir”

Diyetisyen Zahidenur Kahriman verdiği bilgide, “Kortizon, kortizol adı verilen doğal bir hormonun yapay bir formudur. Vücudumuzdaki birçok biyolojik süreci düzenler. Vücutta temel görevlerinden bazıları inflmasyon kontrolü, bağışıklık sistemini düzenlemek, metabolizma kontrolü ve su-elektrolit dengesini sağlamaktır. Her tedavide olduğu gibi kortizon kullanırken de bazı yan etkiler görülebilmektedir. Bunlardan bazıları kemik hasarı, bağışıklık sistemi sorunları, cilt sorunları, kilo artışı, şeker hastalığı veya psikolojik etkilerdir. Kortizon kullanırken dikkat edilmesi gereken en önemli faktörler ise hekim talimatına uyulması, yan etkilerinin bilinmesi, ilaç etkileşimleri, dengeli beslenme, alkol ve sigara kullanımından kaçınılmasıdır” dedi.

 

Tedavi sırasında tüketilmemesi gereken besinler

 

Sözlerine devam eden Kahriman, “Kortizon kullanan her hasta özel bir diyet yapmalıdır. Kortizon tedavisi sırasında bazı yiyeceklerin tüketimi sınırlanmalı veya tamamen kaçınılmalıdır. Bu besinler şu şekilde sıralanabilir.

- Şeker ve şeker içerikli besinler

- Asitli, şekerli meşrubatlar

- İşlenmiş gıdalar, aburcuburlar

- Beyaz un ve unlu mamuller

- Glisemik indeksi yüksek meyve ve sebzeler

- Salamura besinler

- Yüksek tuzlu ve yağlı soslar

- Fast food hazır yiyecekler”

 

“Su tüketimine önem verilmeli”

 

Peki nasıl bir beslenme programı uygulamalıyız? Sorusunu cevaplayan Kahriman, “Öncelikle şekerden ve şeker içerikli besinlerden uzak durmalı, kan şekerimizi kontrol altında tutmalıyız. Tatlı ihtiyacı duyuyorsak eğer meyvelerden bu noktada faydalanabiliriz, temiz içerikli şekersiz atıştırmalıkları tüketebilir ya da evde kendimiz sağlıklı tarifler deneyebiliriz. Fazla tuz tüketimi vücudumuzda ödem oluşmasına sebep vereceği için tuz tüketimimizi sınırlandırmalıyız. Salamura besinlerden özellikle turşulardan uzak durmalı ve peynir, zeytin gibi kahvaltılıkları tuzsuz tercih etmeliyiz. Glisemik indeksi yüksek olan besinleri örneğin; patates, kavun, karpuz, üzüm, muz (olgun), meyve sularını tüketmemeliyiz. Glisemik indeksi düşük meyve ve sebzelerden günlük toplam 5 porsiyon tüketmeliyiz. Hem düşük glisemik indeksli olması hem de lif alımını arttırması için kuru fasulye, mercimek, nohut, barbunya gibi kurubaklagil grubunun tüketimini arttırmalıyız. Beyaz ekmekten, pastane ya da fırın ürünleri olan börek, çörek, poğaça vb. ürünlerden uzak durmalı bunlar yerine tam buğday, çavdar unu ile yapılmış ürünleri tercih etmeliyiz.

Kemik sağlığımız için kalsiyumdan zengin beslenmeliyiz. Su tüketimini arttırmalı, kişiye göre değişmekle beraber günlük ortalama 2-2,5 litre su tüketmeliyiz. Sedanter bir yaşam yerine daha hareketli, fiziksel olarak aktif olduğumuz günler geçirmeli, rutin spor alışkanlıkları kazanmalıyız. Sigara ve alkolden uzak durulmalı, kafein alımını kısıtlamalıyız. Sağlıklı ve mutlu günler dilerim” diyerek açıklamalarını tamamladı.

Haber: Serap DURUKAN

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —