Levent Akbay

Tarih: 24.07.2024 13:18

-Ne portakal, ne hellim!

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye’nin Kıbrıs Adası’na çıkarma yaptığı tarihten bu yana 50 yıl geçti. Daha önce huzuru görmemiş Ada halen huzur bulabilmiş değil. Çıkarma sonrası Türk tarafına uygulanan ambargo da 50 yılı buldu. KKTC’yi tanıyan yok ve de 50 yıldır ekonomik ambargo uygulanıyor. Çözüm için üretilen Annan Planı’na sonra bakarız. Biz Ada’nın İngiltere’ye kiralanmasından sonraki yılları şöyle bir özetleyelim:

Yapılan anlaşmaya göre İngiltere, Osmanlı’ya kira ödeyecekti. Ödemedi. Rusya işgal ettiği Kars, Ardahan ve Batum’dan çıktığında Kıbrıs’ı Osmanlı’ya iade edecekti. Etmedi. Buna karşın Osmanlı’ya ödeyeceği kirayı Ada halkından vergi olarak toplamaya başladı. Türküyle Rumuyla herkes İngiltere’ye karşı çıktı. 

1914’te Ada İngiltere tarafından ilhak edildi. Birinci Dünya Savaşı’nda desteği karşılığında Yunanistan’a teklif edildi. Yunanistan savaşı Almanya kazanacağı varsayımıyla kabul etmedi. Lozan sonrasında 1925 İngiltere Ada’yı Taç Kolonisi haline getirdi. Taç Kolonisi bir sömürge yönetim türüydü. Taç Kolonileri kralın atadığı valiler tarafından yönetiliyordu. Bu yönetim tarzı Hindistan için de geçerliydi. 

İngiltere 50 bin sterlinlik bir kaynak yaratarak Ada’daki İngiliz yönetimine aktardı. Bu gelir zamanla 92 bin sterline kadar çıktı. Ancak gelir artsa da paraya Osmanlı’nın İngiltere ve Fransa’ya olan savaş borçları nedeniyle el onuldu. 

Rumlar Ada’yı Enosis ile Yunanistan’a bağlamak istiyordu. Türkler de Osmanlı dönemine dönmek. İngiltere resmi dil olarak İngilizce’yi zorunlu kılınca Osmanlı döneminde resmi dil olan Rumca kullanılamaz oldu. Rumlar buna da karşı çıktı. 1931’de yeni bir gümrük vergisi getirmek isteyen İngiltere’ye karşı Rumların tepkisi sert oldu. Hoşnutsuzluk 1931’de isyana dönüştü. Valilik binası yakıldı, yıkıldı. İsyan bir çok kent ve kasabaya yayıldı. İngiltere sıkıyönetim ilan etti, Ada’ya yeni askerler getirdi.Türk ve Müslümanlar bu isyana katılmadı. İsyan bastırıldı, huzursuzluk sürdü. 

Ocak 1950 tarihinde Doğu Ortodoks Kilisesi Kıbrıs Türk toplumunun boykot ettiği bir referandum düzenledi. Referandumun sonucunda katılan halkın yüzde 90’ı Kıbrıs’ın Yunanistan ile birleşmesi düşüncesi olan Enosis lehinde oy verdi. 1955’te Rumların kurduğu EOKA örgütü İngiltere kuvvetlerini adadan çıkarmak için silahlı eylemlere başladı. Bu zaman zarfında Kıbrıs Türkleri de silanlanmaya başladı. Birleşik Krallık adanın tamamını kontrolde zorlanıyordu. Daha sonra ‘Taksim’ isteğinde bulunan Türk yapılanmalar ile Rum yapılanmalar arasında şiddetli çatışmalar yaşandı. 

16 Ağustos 1960 tarihinde Kıbrıs adası Yunanistan, Türkiye ve Birleşik Krallık’ın Kuruluş, İttifak ve Granti adındaki üç anlaşmayı imzalaması ile bağımsızlığını kazandı. İngiltere Ağratur ve Dikelya adlı askeri üsleri aldı. Bu üsler Ada’nın yüzölçümünün yüzde 3’üne karşılık geliyordu. 

İngiltere 1960 yılı itibariyla yönetimde kalamasa da Ada’da askeri üsleri ile varlığını sürdürmeyi başarmış oldu. Bugün de bu durum değişmedi. Sömürgeciliği çok iyi bilen ve yüzyıllarca uygulayan İngiltere bu sömürgelerden kolay kolay ayrılmayacak, kazanmak için ne gerekiyorsa yapacaktı. 

Okunması zor olan bu yazı adeta masal gibi içerikler taşıyor. Ancak masal bugünü açıklamak için de işe yarayabiliyor. 

Geçtiğimiz günlerde Anadolu Ajansı mahreçli bir haberde Ağratur ve Dikelya üslerinin İsrail’in Gazze’yi bombalamasında uluslararası bir askeri merkez haline geldiği yazılıyordu. Aynı habere göre 7 Ekim 2023'ten hazirana kadar İsrail'e 60 uçak gönderdi ve bunların çoğu Akrotiri Hava Üssü'nden kalktı. Uçaklarda ne tür malzemelerin olduğuna ya da amaçlarına dair detaylar açıklanmadı. Ayrıca İngiliz ordusunun Aralık 2023'ten bu yana 200 gözetleme görevi yürüttüğü de iddialar arasında. Üstelik Ada’daki Rumlar da İngiltere’nin bu faaliyetlerine karşı çıkıyorlar. 

Öyle ya !  Zaten, İngiltere’nin 150 yıldan fazladır süren Kıbrıs ilgisini portakal ya da hellim peyniri üretmekle açıklamak abes olurdu. 

Levent AKBAY

akbaylev@gmail.com

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —