Aysu Azak

Tarih: 19.08.2024 13:00

TEŞEKKÜRLER BABACIĞIM

Facebook Twitter Linked-in

Bu hikâyeyi ilk okuduğumda çok düşünmüştüm.

Bu bir hikâye olabilir ama gerçekte nasıl olurdu acaba?

Sanırım işin ekonomik yanı bu kadar olmazdı ama düşündüren yanı elbette

vardı. Yıllardır çocukları gözlemiş ve sohbet etmiş birisi olarak düşündüren yanı

ağır basıyordu.

Daha önceki yazılarımda bahsettim, yine aynı şekilde bahsedeceğim.

Önemsiyorum ve bir eğitimci olarak bizler de buna ihtiyaç duyuyoruz. Çünkü

anne baba sevgisi ve ilgisiyle büyüyen çocuklar bizlerin öğretme işini

kolaylaştırıyor.

Bu nedenle o zamanki çocuk da şimdiki çocuk da anne babaya, aynı derecede

ihtiyaç duyuyor. Her çocuk her yaşta babaya ihtiyaç duyar.

Tüm çocukların anne ilgisine, sevgisine ihtiyaçları olduğu kadar babaya da

ihtiyaçları var. Anneyle bütün gününü geçiren çocuk babayı gördüğünde elbette

onunla ihtiyaç duyduğu sevgiyi ve ilgiyi görmek isteyecek.

Hangi yaşta olursa olsun, duygusal açlık babayla tamamlanır. Anne ve babayla

giderilmiş duygusal ihtiyaçlar çocuğun bir birey olarak yetişmesinde son derece

büyük önem taşıyor. Bunun ilk olarak fark edildiği ve eksikliği en çok kendini

gösterdiği yer okul. Özellikle de ilkokulun ilk yılları.

Sıfır üç yaş ağırlıklı olarak ve yedi yaşa kadar geçen süreç içinde kazanılan

davranışlar, çocuklarımızın toplum içindeki sosyal ihtiyaçlarının temelini

oluşturmaktadır.

Nedir bu kişilik özelliklerinin oluşmasında etkili olan toplum içindeki sosyal

ihtiyaçlar?

Örneğin özgürlük; kendini tanıtma; baskın olma ve başarma ihtiyacı.

Çocuklarımız genelde bu ihtiyaçlarını giderdiklerinde sosyalleşebilirler.

Acaba bizler yetişirken sosyal ihtiyaçlarımız nasıl karşılandı?

Hangi sosyal ihtiyacımızda iyi hissediyoruz?

Bunlar bizim sosyal yaşamımızda ne kadar etkili?

 

İlk çocukluk yıllarımızdan itibaren babamızla annemizle olan ilişkilerimizi biraz

düşünelim?

Babayla olan duygusal bağımız nerede duruyor? Neler hissettiğimizi hatırlıyor

muyuz? Anneyle ve babayla geçirdiğimiz günlerin en çok hangisini hatırlıyor ve

nasıl bir duygu içindeydik?

Ve şimdi bizler çocuklarımızın bu ihtiyaçları için neler yapıyoruz? Onlara neler

hissettiriyoruz? Sadece sosyal ihtiyaçlar bağlamında verdiklerimizle onları bizim

yaşlarımızda düşünebilir miyiz?

Sosyal ihtiyaçlar sınıf içindeki tüm çocukların ihtiyacı olan şeyler. İstiyorlar

çünkü ihtiyaç duyuyorlar. Birbirlerini çok iyi gözlemliyorlar ve istekleri bitmiyor.

Örneğin, onun babası almaya geldiyse siz de almaya gideceksinizdir ya da

“Onun var benimde olsun.” gibi. Tüm bu doğal ihtiyaçlar sıfır yedi yaş arasında

ailede verilenlerle, anne babanın arasındaki ilişkinin biçimiyle şekilleniyor ve

sınıfın dinamiğini oluşturuyor. Öğretmenin öğrenciyle ilişkisini sizler de bu

durumda tahmin edebilirsiniz.

Ebeveynin yeteri kadar sevgi ve ilgi gösterdiğinde her şey dengede oluyor.

Evet! Burada “yeteri kadar” anahtar kelime. Verdiklerimiz ne olursa olsun,

sevgi, ilgi, sosyal ihtiyaçlar her neyse mutlaka yettiği kadar olması. Zira abartılan

her şeyin fazlası zarar.

Baba eve geldiğinde bir soluklandığında önceliği çocukları olmalı. Sadece bir

yarım saat, içten bir sohbet ya da oyun ona yetecektir.

Sonrasında çocuk: “Teşekkürler babacığım.” diyecektir.

Keşke vaktiniz daha çok olsa da onların ergenlik sürecinde de en iyi arkadaşı

olabilseniz.

Kız ya da erkek küçük ya da büyük hiç fark etmez. Sadece onların yaşlarının

özelliğine göre en doğal halinizde olun yeter. Hiç konuşmadan sadece gözlerine

bile baksanız onlar o bakışlarda güveni ve aitlik duygusunu bulacaklardır.

Demem o ki anneler ve babalar, sevgili okurlarım, sevgi emek ister. Yedi yaşına

kadar ne ektiysek onu biçiyoruz ki bunun için çok özel bir şeye de gerek yok

sadece biz olalım, sevgimizi kararlılığımızı, istikrarımızı ve samimiyetimizi

gösterelim.

 

Bakın o zaman neler oluyor?“Teşekkürler babacığım.” Kulaklarımızda

çınlayabilir.

Sevgiyle mutlu kalın...(aysuazak@hotmail.com)

Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki oğlunu kapının önünde

beklerken buldu. Çocuk babasına " Baba bir saatte ne kadar para kazanıyorsun?

" diye sordu... Zaten yorgun gelen adam, " Bu senin işin değil " diye cevap verdi.

Bunun üzerine çocuk, " Babacım lütfen, bilmek istiyorum. " diye üsteledi. Adam,

" İlla da bilmek istiyorsan 20 milyon" diye cevap verdi. Bunun üzerine çocuk, "

Peki bana 10 milyon borç verir misin? " diye sordu. Adam iyice sinirlenip, "

Benim, senin saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak param yok.

Hadi derhal odana git ve kapını kapat. " dedi. Çocuk sessizce odasına çıkıp kapıyı

kapattı. . Adam sinirli sinirli, " Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder? " diye

düşündü. Aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşti ve çocuğa

parayı neden istediğini bile sormadığını düşündü, " Belki  de gerçekten

lazımdı."...

       Yukarı çocuğun odasına çıktı ve kapıyı açtı... Yatağında olan çocuğa, "

Uyuyor musun? " diye sordu. Çocuk " Hayır. " diye cevap verdi. " Al bakalım

istediğin 10 milyon. sana az önce sert davrandığım için üzgünüm. Ama uzun ve

yorucu bir gün geçirdim. " dedi... Çocuk sevinçle haykırdı, " Teşekkürler

babacım..."    Yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkardı. Adamın suratına

baktı ve yavaşça paraları saydı.

Bunu gören adam iyice sinirlenerek " Paran olduğu halde neden benden para

istiyorsun?...Benim senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak vaktim yok! " diye

kızdı. Çocuk " Ama yeterince yoktu" dedi ve paraları babasına uzattı;

" İşte 20 milyon... Şimdi bir saatini alabilir miyim babacım?"


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —